HAŞMET BABAOĞLU

Mızmızlık hapishanesi... Modern konfor!

Hatırlıyorum, yıllar önce "haydi sallanma, bitir artık okulunu!" diye çıkışmıştım...
"Bitirmem lazım ama psikolojim bozuk" diye yakınmıştı.
Aradan yıllar geçti...
Geçen gün karşılaştık.
Hayatının nasıl sorunlar yumağı haline geldiğini anlamak için onu beş dakika dinlemek yeterdi.
Dost bildiklerinin tamamı foslamış, akraba diye güvendikleri kazık üzerine kazık atmıştı.
İş tercihi giderek bir köleliğe dönüşmek üzereydi.
Çok belliydi ki, böyle giderse, pek yakında eşi ve çocuğuyla da arası açılacaktı.
"Kopar" dedim; "bu hayat tarzıyla bağlarını kopar; iyi insanlarla ilişki kur ve ekonomik durumun henüz bozulmamışken bir başka işin planını yapıp harekete geç!"
Dışarıdan böyle konuşmak kolay tabii. Fakat şimdilik elimden başkası gelmezdi.
Nasıl karşılık verdiğini tahmin edersiniz...
"Çok haklısın! Hele bir psikolojim düzelsin, dediklerini yapacağım."
Ne yalan söyleyeyim, "Be çocuk! Psikolojin zaten bu yüzden bozuk" falan deyip konuşmayı uzatmak istemedim.

***
İnsandan, hatta toplumdan bile bahsederken konunun "psikanalitik" boyutlarına dikkat çeken biriyim, biliyorsunuz.
Fakat gündelik hayatta her köşeye sıkıştığımızda "psikolojizm" tuzağına düşmemiz beni hasta ediyor. (Efendim elbette Husserl'in eleştirdiği felsefi psikolojizmden falan söz etmiyorum; kastettiğim gündelik hayattaki uyduruk bahanelerimiz.) Bakıyorsun...
Adamın "hücre"sinin kapısı açık.
Çıkıp gitmiyor.
Neymiş, psikolojisi bozukmuş! Dışarıdan korkuyormuş, zaten mecali de yokmuş!
Bakıyorsun...
Aklı başında bir kadın...
Ama görümcelerinin, arkadaşlarının, hatta sosyal medyanın haset, imrenme, yarışma anaforundan çıkamıyor; boğuldu boğulacak...
Oysa o girdaptan kurtulması için hayatını bile değil, sadece hayata bakışını değiştirmesi yeter!
Ama ne yapıyor?
"Psikolojisinin düzelmesini" bekliyor.
Daha çok bekler!
***
Çok tanıdık, değil mi?
Sen, ben, biz...
Ta kendimiz!
Ah bir bilsek ki...
Piyangodan "iyi bir ruh hali" çıkmasını bekler gibi yaşamak içten içe ve ağır ağır çürümektir.
Bütün o süre boyunca kırgınlıklar, hayal kırıklıkları, kalp yaraları biriktirir; üstelik etrafımızı da bozarız.
Kaç terapist eskittiğimizi sayıp dursak, ne fayda!
Eskitip çöpe atmamız gereken bir şey varsa...
Mızmızlığımızdır.
Onun sıcak bir battaniyeyi andıran ve bizi eylemden alıkoyan aldatıcı konforu.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.