Yeni görgüsüzlük
Kendi halinde bir kafeye girdik...
Cam tarafının azıcık bir manzarası var. Oradaki bütün masalar boş.
Onlardan birine oturmaya yeltendik.
Garson çocuklardan biri "orası rezerve" dedi.
Ne oluyoruz yahu?
İki tost, iki çay için de rezervasyon mu yaptırıyorlar? Neyse, olabilir, belki kafe sahibinin bir ahbabı gelecektir deyip yandaki masaya geçtik, orasının da "rezerve" edildiğini öğrendik.
Cam tarafı öyle tutuluyor demek ki...
Tam bu nevzuhur görgüsüzlük alametine öfkelenmek üzereyken kasanın oradan birisi koşup "Haşmet abi hoş geldin, oturun abicim" demez mi?
Bak sen! Tanındık ve kafenin gözde (!) masasına uygun bulunduk.
Kızsam, insani bir krize yol açacak, vazgeçtim.
Nihayetinde bir kafe kendini "fine dining restoran" sanmaya karar vermiş.
Bize nasıl laf düşecek!
Yok! Kamyon büyüklüğündeki lüks arabasını trafiğe kapalı yaya yoluna sokup etrafa gösteriş yapan esnafınki gibi bir şey değil.
Suşiyi ağzını şapırdatarak yiyen Prada çantalı hanımefendiden de söz etmeyeceğim.
Meğer kına gecelerinde dört ayrı kıyafet değiştirenler varmış, onları da boşverin!
Bu haller zaten zaman içinde yumuşuyor, düzeliyor.
Benim değinmek istediğim şey son zamanlarda insan ilişkilerini, özellikle de iş yerlerindeki ortamı mahveden ve virüs hızıyla yayılan bir davranış kalıbı.
Kültürel bir çözülüş...
İnsani bir deformasyon...
Ancak kritik bir fark var.
Bu yeni tip görgüsüzlükte, söz konusu arkadaşlar (!) sahiden kafaca rahatsız değiller, rahatsızlıklarının kaynağı daha çok kültürel nitelikte.
Uzun sözün kısası, mevkisini, yetkisini, etkisini daha önce hayalinde bile "görmemiş" olmanın gazıyla şimdi kendilerini kaybedenlerden söz ediyorum.
Ne çoklar!
Son zamanlarda kimi görsem, kiminle konuşsam bundan şikayet ediyor.
Bakıyorum, maalesef kim hasbelkader bir koltuk edindiyse, kendini kral sanıp etrafına tebası gibi davranıyor.
Herkes onu sevsin, ona boyun eğsin istiyor.
Nasıl yapsak da, her kesimden insanı etkisi altına alan bu hastalığın rüzgarını dindirebilsek?
Bilen var mı?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.