Zaman gelip geçerken: Yaşlanmayan kaldı mı?
Eskidendi, çok eskiden... Yaşlanmak ve olgunlaşmak aynı yol, aynı yokuştu.
En azından beklenti oydu... Modernleşme "mana"yı çekip aldı yaşlanmaktan.
Tecrübeyi hırpaladı.
Zayıflayan gövdeyi aşağıladı.
O yüzden artık her yaş ve başta huysuz ergenler gibiyiz.
Facebook bir sosyal medya uygulaması çıkartıverdi: FaceApp. Çok basit işliyor bu uygulama. Seçtiğin fotoğrafındaki yüzünü iki dokunuşta yaşlandırıyorsun...
Şimdi bütün dünya bununla eğleniyor. Bizde de çok sevildi. Hele erkekler! 70'lerinde ne kadar "karizmatik" görüneceğini fark edip havalara girmeyen kalmadı. Uygulama şahane.
Neden? Çünkü gövdeyi saklıyor, lafını bile etmiyor. Yaşlılık bir "poz"a indirgeniyor; hatta sevimli bir "an" olup çıkıyor...
Oysa gerçek çok farklı ve meşakkatli:
Althusser'in hayat hikayesini anlattığı kitabının başlığı gibi "gelecek uzun sürer."
2015 verilerine göre Türkiye'de 65 yaş üstündekiler toplam nüfusun yüzde sekizini geçtiler. Bu oran hızla artıyor. 80 üstü nüfus da alışık olmadığımız kadar büyüdü. Fakat yaşlılarla birlikte yaşamak konusunda hazırlıklı değiliz. Göz hekimlerinin keyfi gıcır tabii ama toplum henüz bu gerçekle göz göze gelmiş değil. Geleneğin katkısı zayıfladı.
Yeni tutumlar geliştiremiyor, sadece sorunu geçiştiriyoruz.
Durup bakanlar, görüyorlar.
"Rüzgârdan yana yatmış tozlu toprak içinde sardunyalar, henüz dört yaşındaki dut ağacı, masanın üzerine koyduğum çakıl taşı... Şimdi hepinizi tek tek öpmeye kalksam...
Deli diyecekler! Oysa en aklı başımda halim!"
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.