HAŞMET BABAOĞLU

Zaman akıp geçerken: Tüketime karşıyım mı dediniz?

Modern insanın en büyük mutsuzluğu kafayı mutluluğa takmasıdır... Ancak sosyal medya sonrası işin karakteri biraz değişti. Şimdi en büyük mutsuzluk kaynağı başkalarının mutlu olma veya daha mutlu olma ihtimali... İhtimallerin açtığı yara, izlenimlerin tahrişi, ilham duygusunun zayıflayıp hasedin hükümranlığının genişlemesi... Bu "kapan"dan nasıl kurtulacağız?

***

Sosyal medya dedim de, dün baktım, herkes yerli adıyla "Efsane Cuma"ya karşı. Tabii orada "tatlı su antikapitalizmi" şık görünüyor, hatta itibarı var. Hele bir takım ünlülerin tüketim çılgınlığına karşı yayınladıkları listeler bitirdi beni. "Online alışveriş de yapmayın, kargo şirketlerinin bıraktığı karbon izleri doğayı bozuyor" lafları falan... Hani zenginlik ve tüketim meraklarını tanımasak, neyse! Kapri adasında tertipledikleri "iklim değişikliğine karşı acil önlem" toplantısına özel uçaklarıyla (yani atmosferi ağır biçimde kirleterek) giden jet-seti andırıyorlardı... Şimdi işin ciddi tarafına gelelim. Bu "karbon izi" gibi terimler orta sınıfları sersemletmek için kullanılan "sihirli" laflardan öteye gitmiyor. Yakında astım hastalarının elinden nefes açıcı ilaçlarını da toplarlarsa şaşırmayın! Nitekim Time dergisi bu "inhaler"ları doğanın en büyük düşmanlarından biri ilan ediverdi.
Çevre ve iklim sorunları konusunda bir "numara" dönüyor diyorum da, inanmıyorsunuz...

***

Abartılı alışveriş kampanyalarına ve tüketim çılgınlığına elbette karşıyım. Fakat günümüzde ekonominin büyük bölümünün "hizmet ve perakende sektörü" üzerinden yürüdüğünü görmezden gelemem. Bu sektörlerden ekmek yiyen geniş kitleleri düşünmeden atıp tutma yaşım çoktan geçti. Radikal meseleleri burjuva gevezeliğine dönüştürmek. Bunda yokum işte!

***

Esas mesele alışveriş kampanyaları falan değil, en kapsamlı haliyle "hayat tarzı" meselesi... Hayat tarzını/ varoluş biçimini değiştirmeye razı olmayanların "tüketim karşıtlığı"nı ciddiye almıyorum, almam. Kendim dahil...

***

Birileri üzerinde ciddi biçimde çalışmalı: Vokalsiz müzik dinlemeye iki dakika tahammül edemeyenler, Batı armonisiyle icra edilmiş piyano eserlerine ilgi göstermeyenler nasıl oluyor da Evgeni Grinko'ya ayılıp bayılıyorlar? Neden?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.