Cumartesi notları: Kokusu çıktı!
Hatırlıyor musunuz? Evlere kapandığımız ilk günlerde her türlü medyadan şu mesaj yayılıyordu: "Virüs ayrımcılık yapmıyor; zengin, ünlü ayırmıyor, bunda büyük ibret var!" Salgındaki "insan eli"ni gizlemek ister gibi durmaksızın tekrarlanan bu sözler sonra sahneden çekiliverdi. Hastalığa yakalandığı iddia edilen ünlüler üç günde kurtuluverdiler, zenginler sığınaklarında keyif çattılar ve mesela ABD'de oranlardaki eşitsizlikler bütün çıplaklığıyla ortaya serildi: Siyah Amerikalıların hastalığa yakalanma oranları dört kat fazlaydı. Yoğun bakım ihtiyacı ve ölüm oranları yoksul kesimlerde sınır tanımadan yükselmişti. Şunu bilelim; dünyada olan her şey sınıfsal/sosyal gerçekliğin süzgecinden geçiyor; hele pandemi gibi büyük olaylar o süzgece yeniden şekil veriyordu.
***
***
***
Balkondaki bitkilerimle dört aydır o kadar içli dışlı olduk ki, artık zihnimi bitkiler dünyasından uzaklaştıramıyorum. Her gün bu konuda bir iki makale okumaya, kitap karıştırmaya başladım. Eskilerin tabiriyle "zihne küşayiş veriyor." Mesela bitkilerin birbirlerini kokladıklarını öğrenmek çok şeyi değiştiriyor. Muzla aynı torbaya koyulan armudun muzdaki etilenin kokusunu alıp (bizimki gibi değil elbette; koku sinir ağları yok!) hızla olgunlaşmaya başladığı biliniyordu. Ama artık bitkilerin oda parfümlerini de algılayıp hoşlandıkları veya rahatsız olduklarından şüphe duyulmaya başlandı. Deneyler bunu düşündürüyor. Öyleyse, iş çok değişir.Ayrıntılar için lütfen tıklayın.