Cumartesi notları: Dur, dur! Bir sakin!
İstanbul'da deprem olmuş... TV'ler hemen uzmanları (!) yayına bağlıyor. Biri tam olarak şöyle diyor: "Bu depremi bilmiyorum ama büyük İstanbul depreminin yaklaştığını biliyorum." Ne şimdi bu? Bir başkası derhal "dokuz il için alarm" veriyor. Diğeri üç ilde yedi büyüklüğünde deprem beklediğini açıklıyor. Düşünün, yaşanan deprem 4.2'lik. Ama beş dakika geçmeden medyada başlayan patırtının büyüklüğü dehşet! Bunlar ne biçim uzman, bu insanlar ne dediklerini biliyorlar mı falan diye sormayacağım. Nasılsa, herkes bu korku iklimine teslim olmuş... Durup düşünmek yok, akıl yok, korku var.
***
***
Büyük depremler olmaz mı? Olur. Olacak. Fakat korku ikliminin bu depremlere karşı bize bir faydası olmayacak. Hazırlanan akıldır, işe yarayan tedbirdir.***
Geçen gün eski "Pazar notları"mdan birini hatırladım: "Kendini sevmelisin, kendine güvenmelisin deyip duruyorlar, lakin sen kendinde değilsin ki..."***
***
Hadi biraz konuyu değiştirelim... Tatlardan, manzaralardan söz edelim mi? Yeni gözdem Beykoz sahilinden güneşin batışını izlemek... Tamam! Üsküdar'da gün batımı zirve yapar. Ama ben güneş çekilirken Boğaz'ın sularının durulup buğulu bir aynayı andırmasını da seviyorum.***
Kuzguncuk'ta Cafe 2'nin ( Roma usulü ince hamur ) kabaklı pizzasına bayılıyorum. Ama şu sıralarda pofuduk Napoli pizzası da canım çekiyor ki, onu da yakında mahallemizin kafesi Milada'da atıştırma imkanımız olacak... Pide mi? Tirebolu pidesi tabii ki. Adres Doğal Dükkan.Ayrıntılar için lütfen tıklayın.