Kartondan tatlar...
Geçen yaz neredeyse bütün yazılarımı Kanlıca'da İsmailağa Kahvesi'nde yazdım. İskele meydanının sükûneti ve güvercinleri besleyen çocukların neşesi her seferinde içimdeki sıkıntıyı alıp götürüyor, pandemiyi unutturuyordu. Birbirinden epeyce uzak masalarda oturuyorduk, iyiydik, tedbirliydik.... Şimdi durumumuz malum. Karton bardaklardan kahvemizi, çayımızı yudumlarken meydanda turluyoruz. Karton bardaklara bakıyorum. Tuhaf iş! Sanırsınız, Kovid-19'la değil de, dizanteri veya benzeri problemlerle boğuşuyoruz... Bazen içimden "niye yine de buraya geliyorum" diye soruyorum. Bir tür nostalji. İyi günleri anıyorum. Hatıraların tutunduğu şeylere bakıyorum: Şu tekne, bu ağaç vd.
***
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
***
Tarım ve Orman Bakanlığı pek çok gıda maddesinin ambalajında yer alan "trans yağ yoktur" ibaresini çıkarma kararı almıştı. Neyse ki, tepkiler sonuç verdi ve karardan geri dönüldü. Duyunca "Ne güzel haber!" dedik. İyi de bakanlık neden böyle bir karar alma ihtiyacı duymuştu, onu bir türlü anlayamadık.***
Christian Bobin yere düşmüş çınar yaprağını nasıl sevgiyle anlatıyor! Sebebini de şöyle açıklıyor: "Çınar yaprağı doğduğum şehrin yapıldığı ilk malzeme, onun yıkılmaz temeli." (Hayaletlere Duyulan Sevgi) Biz de böyle bakabiliyor muyuz şehrimize, çınarlara ve yapraklarına? Baksak keşke...Ayrıntılar için lütfen tıklayın.