HAŞMET BABAOĞLU

İşyerinde zorbalık, nasıl da tanıdık!

Evde horlanmanın acısını işyerinde başkasını horlayarak çıkarmak...
Erkekler arasında bir erkek olarak rekabetin insanı hırpalayan etkisini gidip en yakınındaki zayıflara ve özellikle kadınlara kötü davranarak üzerinden atmaya kalkışmak...
Sevgilin sandığın lanet heriften gördüğün eziyetin ağırlığını çalışma arkadaşlarına eziyet ederek hafifleteceğini sanmak...
Basbayağı alçakça bir aldanış!
Fakat ne yaygın bir tutum, değil mi?
Nasıl da hepimizi esir edebilecek güçte bir yanılgı!

***

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz


"İncir çekirdeğini doldurmayacak sebeplerle birbirine hakaret edenler, birbirini incitenler... Bu tip insanlarla muhatap olmak istemiyorum. Zorba insanlar kendinden zayıfları tir tir titretiyorlar ve kalkıp da bir şey diyemiyorsun."
Bursa'da intihar eden hekimin veda mektubundaki bu satırlar herkesi sarstı.
Elbette intiharlar böyle "mektuplar"la açıklanacak eylemler değillerdir.
Ancak olayın arkasından "talihsiz hekimin işyerinde mobbing yaşadığı" iddiaları gelince "mobbing" denen şey medyatik gündemimize giriverdi.
Oysa hayatta gündemimizden hiç çıkmamıştı ki!

***


Neden yabancı bir terim kullanılıyor?
Mobbing, "azgın güruh, saldıran kalabalık" anlamında "mobile vulgus" deyiminden türemiş.
Bugün "işyerinde psikolojik taciz ve yıldırma; ısrarlı ve sistematik saldırganlık, entrikacılık ve horlama" anlamlarında kullanılıyor; kalabalık olmasına gerek yok, tek bir kişi ekmek mücadelenizi zehir edebiliyor.
Doğru düzgün Türkçe bir terim bulsak keşke.
Ama anladınız siz onu!
Hatta bir ihtimal yaşamışsınızdır...

***


Bir AVM'nin otoparkına doğru yürüyorum.
Arkamdan gelen iki genç kız konuşuyorlar...
"İş bulduğuna çok sevindim, hele şu zamanda..."
"Evet ya!" "Yöneticilerin iyi insanlardır inşallah!"
"Esas iyisi altımda çalışan iki kişi olması."
Kıkırdamalar geliyor son cümleden sonra...
O "altımda" lafının itici baskınlığını fark etmemek imkânsız.
Belli ki genç kız her canı sıkıldığında acısını çıkartacağı birilerini bulmaktan memnun.
Şimdiden hazırlanmış buna...
Nasıl bir kültür ürettiysek artık...


NOT DEFTERİ
İyi insanlardık. Ay sonlarında cebimizde para kalmıyordu. Sen bana lacivert bir pantolon diktiydin. Kıyamıyorum şimdi onu giymeye, eskimesinden korkuyorum.
(CEMAL SÜREYA / On Üç Günün Mektupları)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.