Geçen yıl altını çizdiğim satırlar
Belkıs bütün felakete uğramış insanlar gibi tabii, umumi bir insan olacaktı. Belkıs'ın bir türlü tabiileşemeyen güzelliği de belki bu umumiliğin içinde, birkaç gün sönecekti (...) Fukaralık gibi matem de herkesi birbirine müsavi yapardı. (MİTHAT CEMAL KUNTAY / Üç İstanbul)
***
Yol bitip tükenmek bilmiyordu. Kırk yıl önce Afrika'ya yaptığı bir yolculukta rastladığı Etiyopyalı bilgenin sözleri geldi aklına: "Aşk büyük yürüyüşçülerin işidir." Şimdi bu sözün ne kadar doğru olduğunu anlıyordu. Sevgiliye doğru yürüyordu ve her adım doğaötesi bir felaket gibi tüketiyordu onu. (AMELIE NOTHOMB / Merkür)***
***
Çiğdem inatçıydı. Bininci sorusunu da sordu: "Mutluluk diye bir şey yok mu sizce?" "Yok" dedim; "Vardır diyenler, mutluluk sandıkları şeyin, razı oldukları bir mutsuzluk olduğunun farkına varamayanlardır." (MEHMET EROĞLU / DÜŞ KIRGINLARI)***
O zaman düşündü ki insanlar yalnız kendi mutluluklarını iyice duymak için, başkalarının felâketini arar (REFİK HALİT KARAY / Memleket Hikâyeleri)***
Zaman geçiyor ve şu küçük yaş farklılıkları aşınıp gidiyor. Sonunda hepimiz de aynı kategoriye ait oluyoruz; genç olmayanlar kategorisine... (JULIAN BARNES / Bir Son Duygusu)***
***
Olamadığımız şeyler için birbirimizi bağışladık. Şu çile ve gözyaşı diyarında daha ne beklenebilir? (JOHN BANVILLE / Deniz)***
Her türlü hareket kaçınılmaz bir şekilde ölüme doğrudur ve zaman ölümün hizmetindedir. (J. G. BALLARD / Kristal Dünya)(NOT: 2022 benim için yoğun biçimde edebiyat dışı okumalarla geçti. Özellikle de neoliberalizmin bıraktığı enkazla hesaplaşmak uzun sürdü... Onlar burada yok, çünkü burada hep edebiyat ürünlerinden alıntılara yer veriyorum. O alanda da tercihim daha çok tekrar okumalar oldu. Üç İstanbul ve Coşkuyla Ölmek romanlarını tekrar okumak heyecanlıydı. Hatta Coşkuyla Ölmek'i ilk kez okumuş gibi oldum.)
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.