HAŞMET BABAOĞLU HAŞMET BABAOĞLU
19 Ocak 2025, Pazar

Halep’teki antikacı

"Otomobili ikide bir durdurup erkek, çocuk, kadın, kimi görürsek soruyorduk: Antikacı Şeyh Efgani'nin evi bu sokakta mıdır?
Yanımdaki adam Lübnan'da belediye müsteşarlığında bulunan bir delişmen Fransız'dı; zengindi, şarka unvan almak için gelmişti; ibrik koleksiyonu yapıyordu. Halep'e de bu şeyhin şöhretini işiterek koşmuştu..."

***

Girişteki alıntıdan anlamışsınızdır...
Şimdi adını sık anmaya başladığımız Halep, Şam, Beyrut gibi şehirlerin geçen yüzyılın başlarındaki hâllerine ve insanlarına bakmaya devam edelim istiyorum...
Biliyorum, çoğumuz geçen yüzyıl deyince, büyük savaşları hatırlıyor...
Ya da yüzyılın ikinci yarısı; refah arayışları, popüler kültür, bugün de sevdiğimiz nostaljik şarkılar falan, moda, vd.
Oysa bugünkü Ortadoğu'yu, insanını merkeze alarak anlamak için geçen yüzyılın ilk yarısı hayati önemde...
Gelin şimdi size Refik Halid'in Gurbet Hikâyeleri'nde yer alan "Antikacı"dan bahsedeyim...

***

Antikacı Şeyh Efgani...
Adı üzerinde...
Afgan dağlılarından...
Bu yüzden mavi gözleri ve sarışınlığı şaşırtıcı gelmez...
Anlatıcımız yine de kuşkulu: "Ensesinde gür ve pembe bir kan tabakasının kuzey insanlarını ve Anglosaksonları hatırlatan feyzini görmekteyim.
Mavi gözler yüzüme dikildi, kaldı. Bu adam, şüphesiz benden hazzetmiyor; aramızda ilk dakikadan itibaren bir antipati hasıl olmuştur; konuştukça, tanıştıkça bu, artacaktır."
Sonra Emevi devrine ait antika ibrikler satın alınıyor falan, bu karşılaşma hafızanın kuytularına terk ediliyor.
Ama unutmamalı; bir "arıza" varsa, mutlaka günü gelir, nükseder, kendini hatırlatır o topraklarda...

***

Bir müddet sonra Filistin davası patlak vermiştir.
Anlatıcımız Kudüs'teki meşhur King David Hotel'dedir arkadaşlarıyla.
Etraf İngiliz subaylarıyla doludur.
O sırada kapıdan bir subay daha girer... Nereden görmüştüm acaba, diyordum; işgal zamanı İstanbul'da mı?
Kahire'de mi? Vapurda veya trende sivil kıyafette mi? Sonra, birden, aklımdan yeşil tülbentli bir külah, bir darmadağınık saç sakal, bir çift inatçı, çiğ, sevimsiz mavi göz geçti. Göz göze gelmemek için iskemlemin yerini usulca değiştirdim."
Anladınız değil mi?
Hikâye şöyle bitiyor: "Suriye'ye dönünce, Şeyh Efendi'yi sormaktan kendimi alamadım. Çoktan memleketine gitti, dediler; yerine kardeşini getirtti, şimdi eşyayı satan odur. Kendi hâlinde saf bir delikanlı!"

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.