HAŞMET BABAOĞLU HAŞMET BABAOĞLU
02 Mart 2025, Pazar

Kalabalık içinde yalnızlık meselesi

Fotoğraflarımızı çekip çekip oraya buraya serpiştiriyoruz ya...
Sosyal medya "düzeltilmiş" fotoğrafımızla dolu...
Ama sonuçta ne oluyor?
Sanki bizler de adım adım fotoğraflara dönüşüyoruz.
Fotoğraflarımız gibi demiyorum, bakın, dikkatinizi çekerim, o kadar disiplin, o kadar filtre düz hayatta yorucu geliyor çünkü...
Ama giderek fotoğraf gibiyiz.
Yani hoş ama arkası boş...
Canı yok, kanı yok, hikâyesi aldatan bir görüntü gibiyiz...

***

Biliyorum...
Abartma diyorsunuz şu an, işe gitmiyor muyuz, sevmiyor muyuz, çoluk çocuğa karışmıyor muyuz?
Abartıyorum elbette...
Netliği ayarlanmış bir fotoğraf gibi işe gittiğinizi, severken filtreli sevdiğinizi, hakiki "benliğinizi" gitgide soldurduğunuzu anlatabilmek için abartıyorum...

***

Hay Allah!
Esas bundan değil, "kalabalık yalnızlık" deyiminden söz açmak istiyorum.
Ama zaten hepsi iç içe...
Yılbaşında TDK açıklamıştı hani; bir milyon kişinin katıldığı bir halk oylamasında "kalabalık yalnızlık" geçen yılın deyimi seçilmişti.
İlk duyduğumda "Ne oluyoruz yahu" demiştim; "kalabalık içindeki yalnızlığımızı yeni mi fark etmişiz?" Şimdi ise "Ne olacak yani, nihayetinde sıkı fıkı iki kişi yan yana geldiğimizde bile yalnızız" demek geliyor içimden...
Diyorlar ki, günümüz insanı sosyal medya ortamında öyle bir hâle gelmiş ki, onca takipçi, onca beğeni, onca iletişim onun yalnızlık hissini ortadan kaldıramıyor, hatta yoğunlaşmasına yol açıyormuş...
Kızmayın ama fazla "lacivert" tezler bunlar...
Çok gönül çalıcı...
Gerçekteyse öyle olmuyor.
Kimsenin sosyal medyada yalnızlık hissine kapıldığı falan yok...
Dijital mesafe üzerinden somut hayatta olamayacak kadar fazla insanla temasa geçmek çoğu kişiye pek hoş geliyor.
Olay bu kadar zaten...
Oysa insanın "yalnız" olduğunu anlaması için şöyle bir durması, durup kendine bakması gerekiyor.
Var mı böyle durabilen?
Kendine bakan ve gördüklerinden kaçmayan kaç kişi?

***

Oylamaya değer bulunup öne çıkamamış yedi kelimeyi de merak ettim, doğrusu...
Bunlardan biri "merhamet"miş...
2024'ün kelimesi olabilir miydi merhamet?
Hiç sanmam!
Oylama için "algoritma" kelimesi de önerilmiş.
Algoritmalara hapsedilmiş dijital hayatımız falan...
Bakın bu olabilirdi.
Ama şiirselliği yok...
Gerçekliği ise çok sert.
O yüzden seçilememiştir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.