
Muhalefetin zayıflığı demokrasiyi rayından çıkartıyor
Hepimizin ve özellikle söylemleri ile gerginlikleri körükleyen siyasetçilerin, zaman zaman saatlerini durdurup derin düşünce dünyasında dolaşmamız gerekiyor.
Sadece kendisi gibi davranan, düşünen ve her dediğini doğru bulan bir çevreye sahip olmak, ancak mirasyedilerin lüksü olabilir. Onları besler, doyurur, barındırır ve kendinizi de dış dünyanın koşullarından soyutlarsanız... Kendinizi çevrenizdeki farklılıklardan arındırabilirsiniz... Fakat dış çevredeki gerçekler ve değişim, sizi bir izolasyona da sürükler. Sonunda trajik durumlara düşebilirsiniz. Bunun edebiyattaki en iyi anlatımını Rus yazar Gonçarov, "Oblomov" romanı ile yapmıştır.
Farklılıklar zenginliktir
Farklılıkları kabullenmek, kendisi gibi olmayanları ve düşünmeyenleri sabırla anlamaya çalışmak, sade demokrasinin değil, toplumda diğer insanlarla birlikte yaşamanın da ön şartıdır. Ayrıca farklılıklar zenginliktir de.
Bütün yolcuları doktor olan bir gemi batar ve bu yolcular bir ıssız okyanus adasına çıkarlarsa, "Keşke hepimiz doktor olacağımıza, bazılarımız marangoz, bazılarımız avcı, bazılarımız aşçı olsaydık" diye mutlaka düşünülecektir. Bazı toplumlardaki totaliter rejimler belirli dönemlerde herkesin aynı şeyi düşündüğünü varsaysalar da, bu rejimlerin yıkılması ertesinde, geçmişte bastırılan farklılıkların sonunda nasıl patlamalara dayanabileceği kısa sürede görülmüştür.
Muhalefetin zayıflığı
Bu noktada karşımıza Türkiye'deki "Muhalefet partilerinin iktidar alternatifi olamaması" sorunsalı çıkıyor. Çünkü demokratik toplumlarda farklılıkların siyasete yansımasının aracı siyasi partilerdir. Eğer çoğunluğu temsil eden siyasi partiye karşı, bu farklılıkların ağırlığını koyan ve iktidara alternatif bir muhalif parti olmazsa, farklılıklar parlamento dışı ve hatta yasa dışı yollarla varlıklarını duyurur.
Farklılıklara karşı gösterilen tahammülsüzlük kadar kötü olan bir diğer davranış da, duyduğunu ve okuduğunu yanlış anlayıp, buna karşı asgari mantık, görgü, nezaket ve hatta ahlak kurallarını yok sayan tepkiler göstermektir.
Toplumsal barış ihtiyacı
Meslek hayatlarındaki çevrelerinin, akrabalarının, ailelerini oluşturan fertlerin, en yakın arkadaşlarının bile davranış ve düşünce farklılıklarına ömür boyu tahammül eden insanların, okudukları gazetedeki yazarların kendilerinden farklı düşünceleri seslendirmelerine karşı gösterdikleri tahammülsüzlük, kolay anlaşılır bir durum değildir.
Yazıyı Salih Tuna'nın Yeni Şafak'taki yazısında seslendirdiği düşüncelere katıldığımı vurgulayarak noktalıyorum...
"Bu denli kötücül enerjiyi, bu denli şedit yabancılaşmayı Türkiye sürgit kaldıramaz. Acil toplumsal barışa ihtiyaç var. Bu konuda en büyük sorumluluk yine siyasi iktidara düşüyor."
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.