Eski-yeni arasında
Mekân kadar zaman da önemliydi. Sadece basın etiği konuşmakla kalmadık konferansta; aynı zamanda, İngiltere seçimleri vesilesiyle gazeteciliğin hangi istikamete ilerlediği konusuna da eğildik.
Etikle ilgili sorunlarımız yerli, yerinde duruyor. Yazılı basınla okur ilişkisi aynen önemini koruyor.
Toplumların gözünde medyanın saydamlığı ve hesap verebilir olması, canlı bir talep olmayı sürdürüyor.
Hızla değişen medyada okur, izleyici ve kullanıcı, ısrarla, güvenilir bulduğu haber kaynaklarına yöneliyor.
Bütün bunların yanında hızla dönüşmekte olan bir habercilik / gazetecilik tarzı söz konusu. İngiltere, Kanada, Hindistan, Japonya, Güney Kore gibi internet penetrasyonu çok yüksek olan ülkelerde medya, internetin açtığı imkanların üzerinden, yepyeni bir mecrada, haberciokur/ kullanıcı ilişkilerinin yeniden tanımlandığı bir ortamda, çok ciddi bir kırılma noktasında.
Web sitesiyle günde 40 milyon tekil kullanıcı gibi bir rakama ulaşan The Guardian gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Alan Rusbridger'in konuşmasını dinlerken, okur ve izleyici editörleri olarak kendimizi yepyeni bir dünyada bulduk.
Yeni teknolojileri güvenilir haberciliğin lehine dönüştürme konusuna yıllardır kafa yorduğu kadar, yenilenen medyada özdenetime de büyük önem veren Rusbridger, süratle şekillenmekte olan bu sürece "karşılıklı etkileşim" (mutualisation) adını veriyor.
Internet ortamında yaşanan interaktif iletişim, haber ve yorumları başı sonu belli olmaktan çıkartıp akışkan süreçlere dönüştürüyor.
Bu ortamlar 24 saat sürekli yenilenen, içeriği değişen bir haberciliği barındırıyor. Sadece böyle olmakla kalmıyor, kullanıcılar twitter veya facebook gibi sosyal medyayı da kullanarak, haberlerin içeriğine katkıda veya tepkide bulunuyor.
Rusbridger'e göre önümüzde açılan yeni dönemde gazetecilik:
LSE'den iletişim uzmanı Charlie Beckett'in bir başka oturumda vurguladığı gibi, eski tip haberciliğin yerini sürekli yenilenen teknoloji ile farklı bir pratik almakta.
Beckett, tüketici talebine dayalı, haftanın her günü 24 saate yayılmış, kolay ulaşılan, kişiselleşmiş ve çoğulcu bir habercilikten söz ediyor. "Yeni dönemde hesap vermek ve şeffaflık hem daha önem kazanacak hem de daha kolay olacaktır" diyor. "Online" ortamda interaktivitenin artmasını bunun en önemli unsuru olarak gösteriyor.
Bu çerçevede acaba internet ombudsmanlığı nasıl olacak? Öyle bir ortam ki bu, içinde her türlü yalan yanlış veri, suçlama, çarpık unsurlar, propaganda ve kampanya kaynamakta.
Ama, diyor Beckett, yeryüzünde geniş bir kesim, doğru ve teyit edilmiş bilgi/haber talebinden vazgeçemez, çünkü hayatıyla ilgili doğru kararları buna bağlıdır.
Ancak, internette bireyler ve forumlar üzerinden oluşan yığılma ve onların haber medyasındaki süreçlere katılımı, ombudsmanları ister istemez hakemlikten arabuluculuğa, düzenleyicilikten moderatörlüğe, empoze edici olmaktan ziyade eğitmenliğe doğru itmekte.
Öyle anlaşılıyor ki, internet kullanıcısı sayısında yaşanan patlama, medyada biz editörlerin bir sayfayı kapatmasına ve ağırlığı sanal ortama kaydırmasına yol açacak. Ama, tabii, benim konferansta vurguladığım gibi, Türkiye gibi pek çok ülkede internet penetrasyonunun yüzde 60-70'leri aşması ve özgürlüklerin güvence altına alınması gerekli.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.