Erbil’in Putin’i ‘satın alma’ fiyaskosu...
Ortadoğu'nun geleceğini karartacak DEAŞ sonrası yeni bir küresel projeyle karşı karşıyayız. Erbil'in referandum kararı, barındırdığı potansiyel kaos riski nedeniyle herkesi alarma geçirmiş durumda. Özellikle 'küreselci Sorosçular'ın bölgeyi nasıl bir kanlı karmaşaya sürüklemek istediğini en iyi gören ülkelerden biri de Rusya.
Ancak Netanyahu'nun Putin'i Suriye ve Irak politikasını Kürtler lehine değiştirip Türkiye ve İran aleyhine bir pozisyon alma konusundaki ikna çabası sonuçsuz kaldı. Bu girişim atıl kalınca gaz anlaşması gibi 'cazip ihaleler' ile Kremlin'i etkileyebilecek 'özel isimler' tedavüle sokuldu.
Washington, Moskova ve Pekin'de güçlü bağlantılara sahip olan Manafort, referandum kampanyasının direktörü seçildi. Zira Manafort hem Putin'e hem ABD Başkanı Donald Trump'a hem de Çin lideri Şi Jinping'e yakınlığıyla öne çıkan bir isimdi.
Ancak şimdi Rusya bağlantısı nedeniyle ABD'li Özel Savcı Robert Mueller tarafından soruşturuluyor. Manafort özellikle de geçen temmuzda Rusya'nın eski ABD elçisi Sergey I. Kisilyak ile Trump'ın Adalet Bakanı Jeff Sessions arasındaki tartışmalı buluşmayı ayarladığı için mercek altında.
25 Eylül'deki referandumdan bir hafta önce açıklanan ihaleyle Rosneft, Kuzey Irak'tan Türkiye'ye uzanacak bir gaz boru hattı için Erbil yönetimi ile 1 milyar doları aşan bir anlaşma imzaladı.
Bu açıklama ve zamanlama, referandum karşıtı kesimler arasında 'Kremlin Kürt devletini destekliyor mu?' şüphesine yol açtı. Hatta Irak Başbakanı Haydar El İbadi bile Rusya'nın referandum tavrını 'zayıf' diye eleştirmişti.
Eğer bu kesimler Putin'in bölgeye dair jeo-politik bakışını bilselerdi zaten bu oyuna da girişmezlerdi. Geldiğimiz noktada Rusya, Ortadoğu politikasını Türkiye ve İran'ın endişelerini de baz alarak belirliyor.
Çünkü Kremlin, bölgede etnik ve mezhebi gruplar yerine Ankara ve Tahran gibi müesses güçlerin etkin olması taraftarı. Aksi takdirde ABD karşısında elinin oldukça zayıflayacağının farkında.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.