2017: Türkiye’nin ‘annus mirabilis’i
Başlıktaki 'annus mirabilis' ifadesi Latince. 'Harika veya mucizevi yıl' anlamlarına geliyor.
Gerçekten de sayılı günleri kalan 2017 çok kritik gelişmelere ev sahipliği yaptı.
İlerde çoğu tarihçinin 2017'yi Türkiye'nin 'diriliş yılı' ilan edeceklerinden kuşkumuz yok.
Zira 15 Temmuz'daki darbe ve işgal girişiminden sonra herkesin gözü milletimizin 2016'daki destansı kahramanlığının 2017 yılında da sürüp süremeyeceğine odaklanmıştı.
Ne var ki 2017'nin ilk saatlerindeki Reina saldırısı, emperyal odakların bütün kirli silahlarını kullanacaklarının ilanıydı.
Ancak Reina son çırpınışları oldu.
O saldırıdan sonra savunmadan taarruza geçerek bütün kirli hamleleri birer birer çökerttik.
Destansı zaferlerin ilki 16 Nisan'daki Cumhurbaşkanlığı Sistemi yani Başkanlık Referandumu'ydu.
Avrupa ülkelerinin eşi benzeri görülmemiş diplomatik terörüne rağmen referandumdan yüzümüzün akıyla çıktık.
Başkanlık referandumundaki bu ulusal zafer, en az 15 Temmuz darbesinin püskürtülmesi kadar küresel mahiyete sahip bir övünç kaynağımız haline dönüştü.
Riyad liderliğindeki Mısır, Bahreyn ve BAE'nin Katar'a uyguladığı ABD ve İsrail destekli ambargonun hedeflerinden biri Türkiye'ydi. Nitekim ambargonun kalkması için ileri sürülen ilginç şartlardan biri Katar'daki üssümüzün kapatılmasıydı.
Katar'ın ardından eylülde yine ABD ve İsrail sponsorluğunda Kuzey Irak'taki Kürt referandumu kartıyla yüz yüze kaldık.
Amaç yine Türkiye'yi kuşatarak bölgesel ve etnik savaşlara sürüklemekti. Fakat kaosa endeksli bu kirli senaryoyu boşa çıkarmayı başardık.
Bu tarihten sonra atağa geçerek ekimde Fırat Kalkanı'nın ikinci aşaması olan İdlib operasyonuyla Suriye'deki nüfuz sahasımızı daha da genişlettik.
Bu bağlamda Rusya'dan sonra İran yönetimi ile de ilişkilerini 'resetleyen/ yeniden ayarlayan' Türkiye, ABD ve İsrail'in Kürt referandumu ve YPG kartı ile ülkemizi güneyden kuşatmayı hedeflediği 'terör koridoru' projesine ölümcül darbeler indirdi.
İdlib harekâtı öncesinde 8 Ekim'de vizeleri askıya alan ABD, kasımda 17-25 Aralık 2013'teki yargı kumpasını Zarrab Davası adıyla yeniden servis etti.
Vize çıkışına misliyle karşılık verilirken Zarrab tiyatrosu da kısa sürede absürt bir komediye dönüştü.
İlki Rusya ile S-400 füze anlaşmasının sonuçlanmasıydı. İkincisi de Kudüs sorununda İsrail ve ABD'ye verdiğimiz cihan dersiydi.
S-400 bağımsız savunma sistemimizde bir kilometre taşı olacak. Kudüs zaferi de ülkemizin küresel güç merkezlerindeki ağırlığını daha çok artıracak.
Bu anlamda 2017, ülkemizin düşmanlarını aciz bıraktığı ve dostlarını sevindirdiği güzel bir yıl oldu.
Daha nice böyle yıllara diyelim!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.