Emperyal merkezde barış paniği
Batı'nın emperyal statükoya ayar vermeye yönelik bütün çabaları hüsranla sonuçlanıyor.
Astana ve Ankara süreçleriyle Suriye'de ivme kazanan barış girişimini sabote etme gayretleri akamete uğrayan ABD ve müttefikleri, ikinci büyük hezimetlerini Kore Yarımadası'nda yaşadı.
Özellikle Kuzey ve Güney Kore liderlerinin önceki gün 65 yıllık savaş haline son veren buluşmaları, önümüzdeki dönemde Asya-Pasifik'te ABD'nin etkisini azaltırken Çin ve Rusya'nın nüfuzunu daha da artıracaktır.
Zira Malezya, Vietnam, Endonezya ve Filipinler'e uzanan Güney Çin Denizi'nden Sarıdeniz ve Doğu Çin Denizi'ne yayılan devasa alanda Pekin ve Moskova'nın katkılarıyla hayata geçen Kore barışının tetikleyeceği yeni güç mekanizması, küresel denklemlerdeki taşları yerinden oynatacaktır.
Çin'in Mavi Sular ya da İki Okyanus projesine uygun olan bu jeopolitik atağın sarsıntısı, en çok da Pasifik'in (Büyük Okyanus) öte yakasındaki ABD'de hissedilecektir.
Nitekim Atlantik medyası bile Kore'deki barışın bu noktaya ulaşmasını 'ABD faktörünün yokluğuna' bağlayarak, "Çin, Kuzeydeki askerlerini çekti. Sıra ABD'nin Güneydeki 28 bin askerinde" diye yazıyor.
Ama bir yandan da Batı'nın sarsılan prestijini kurtarmak için barış girişimlerini 'World of Disorder/Dünya Düzensizliği' diye karalıyorlar.
Oysa Batılı küresel sistemden çok kutuplu bir düzene doğru gidiyor dünya.
Bunu hem Kore ve Suriye'de devreye giren barış süreçlerinden hem de Türkiye, Rusya, Çin ve İran gibi aktörler arasındaki çözüm üretici ve statüko karşıtı diplomasiden görmek mümkün.
Örneğin 23 Nisan'da Pekin'e giden Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, "Dış politikadaki en önemli önceliğimiz Çin ile küresel ve stratejik işbirliğidir" çıkışında bulundu.
5 Nisan'da Moskova'ya giden Çin Savunma Bakanı Wei Fenghe ise "Buraya, ABD'ye Çin ve Rus silahlı kuvvetleri arasındaki yakınlığı göstermek için geldik" diye meydan okumuştu.
Moskova'da buluşan Türk, İran ve Rus dışişleri bakanları da dün ortak bir deklarasyonla ABD ve Fransa'nın Suriye'yi bölme çabalarına izin vermeyeceklerini ilan etti.
İşte bu yüzden NATO'daki Türkiye paniği giderek derinleşiyor. BM'de Rusya ve Çin'i 'by-pass' etme projesi devreye sokuluyor. Trump ile tayfası zayıf halka gördükleri İran'a nefessiz yükleniyorlar.
Hâlbuki savaşı çoktan kaybettiler, bu son çırpınışları da fayda etmeyecek.
Atlantik'in sahada ve masada kaybediş öyküsünü merak edenler Harlan K. Ullman'ın 2017'de çıkan 'Anatomy of Failure: Why America Loses Every War It Starts' adlı kitabını okuyabilir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.