Küresel entropi
Dünyayı saran isyanların önümüzdeki süreçte daha da şiddetlenmesi ve mevcut krizlerin daha da derinleşmesi kaçınılmaz görünüyor.
Çoğunlukla dünyanın sömürgeleştirilen iki bölgesi olan İslam coğrafyası ile Latin Amerika'da baş gösteren protestolar en nihayetinde ABD ve Avrupa gibi emperyal merkezlere de yayılacak.
Hong Kong'da başlayan gösterilerin de işaret ettiği gibi 'barışçıl yükseliş'in yeni küresel yüzü olarak lanse edilen Çin bile istikrar sağlamada zorlanıyor. Çünkü dünya çapında yapısal bir problem söz konusu. ABD ve AB'nin hegemonyasına meydan okuyan BRICS veya ŞİÖ (Şanghay İşbirliği Örgütü) gibi organizasyonların sözleşme metinlerine bakıldığında, BM ile ifadesini bulan küresel statükonun bütün normlarına sadık kalacaklarını beyan ettiklerini görüyoruz.
Türkiye dışında kimse 'dünya beşten büyüktür' diyemiyor. Her ne kadar yeni küresel kutuplar olarak öne çıksalar da Rusya ve Çin gibi revizyonist aktörlerin temel amacı, BM şemsiyesi altında Atlantik sistemi ile küresel bir uzlaşıya varmaktır. Buna özetle yeni küresel yönetişim talebi deniliyor. Ancak yeni stratejisini 'Önce Amerika' diye ilan eden ABD'nin kimseye rahat vermeyeceği çok açık.
***
Kapitalist küresel merkez ırkçılığa doğru dümen kırarken neo-liberal politikalar yerini 19'üncü yüzyıldaki iktisadi faşizme bırakıyor.
Serbest pazar ile ifade edilen mal ve insanların serbest dolaşım dönemi sona eriyor. Sosyal hukuk devleti kavramı ve özgürlükler birer birer rafa kaldırılıyor.
Bu açıdan dünya siyasi ve sosyo- ekonomik anlamda küresel bir entropiye doğru ilerliyor.
Entropi kısaca her sistemin bozulma eğilimine sahip olması ve özünde bir kargaşa tohumu taşıması anlamına geliyor. Dolayısıyla sistemin özündeki kaos değişmezdir. Eğer bir değişim olacaksa da bu kargaşanın daha da artması yönünde olacaktır. Bu bağlamda ABD'nin inşa ettiği piyasa uygarlığının düzensiz kalp atışları had safhaya ulaşmış durumda.
***
Zira düzen ve anarşi arasındaki çizginin belirsizleştiği bir evreye giriyoruz.
Reel-sosyalizmden sonra reelkapitalizm de çözülüyor. Küresel finans çetelerinin pençesindeki Batılı ülkelerle suç ve terör örgütlerinin elindeki üçüncü dünya ülkeleri arasındaki ayırım giderek aynılaşıyor.
Bu nedenle 'kapitalist demokrasi modeli'nin meşruiyet açığı derinleşiyor. Oligarşik bir sınıfın her şeyehakim olduğu 'küresel nomenklatura/ seçkinlerin egemenliği' sistemi sarsılıyor. Artık ABD ve AB'nin vahşi sömürülerini 'demokrasi havariliği'yle perdeleme illüzyonu pek taraftar bulmuyor.
Çünkü Harvard çeteleri ile Wall Street düzenbazlarının kurguladığı neo-liberal yapının bir terör ve talan mekanizması olduğunu Batılı halklar da görmeye başladı. Bu yüzden küresel kaosun tohumları en yıkıcı şekilde yine Batı'da boy verecek.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.