Dünyanın en güçlü ordusu neden savaş kazanamıyor?
Bugünlerde Amerikalı askeri ve sivil akademisyenler şu paradoksu anlamaya çalışıyor. Dünyanın en güçlü ordusuna sahip olan Amerika neden girdiği savaşları kaybediyor?
Amerikalı sosyoloji profesörü Richard Lachmann, hiper ve süper güç diye lanse edilen ABD'nin maruz kaldığı hezimetlerin artık küresel jeopolitik hegemonyayı sürdürülemez hale getirdiği düşüncesinde.
Kimi yazarlar da ABD Savunma Bakanlığı Pentagon'un devasa askeri bütçesine rağmen içinde bulunduğu bu kronik trajediyi "Eğer ABD ordusu bir futbol takımı olsaydı çoktan küme düşmüştü" sözleriyle dile getiriyor.
Kore, Vietnam, Afganistan, Libya, Suriye ve Irak'taki yenilgilere öyle görünüyor ki Ukrayna da eklenecek. Fakat ilginçtir bu hezimetler için kimse askerleri suçlamıyor. Daha çok siyasiler hedef tahtasına konuluyor.
Nitekim tarihçi Donald Stoker "Why America Loses Wars/ Amerika Neden Savaşları Kaybediyor-Cambridge, 2019" isimli kitabında "Zaferin önemli olduğunu unutan siyasi liderler savaşı kazanmaya çalışmıyor. Eğer zafer istemiyorsanız barışa nasıl ulaşacaksınız?" diye soruyor. Bu sözlerden Amerikalı siyasilerin barış istemediklerini ve sürekli kaostan yana oldukları sonucu da çıkarılabilir.
***
Ve bu soruya şu üç cevabı veriyor... İlki hem savaşın doğası hem de savaş açılan ülkeler hakkında Amerikalı karar vericilerin yeterli bilgiye sahip olmaması. İkincisi stratejik yargılardan yoksunluk. Üçüncüsü de dünyanın gidişatı hakkındaki anlayış eksikliği.
Örneğin ABD'nin en büyük hezimetini yaşadığı Vietnam Savaşı sırasında başkanlık yapan John Kennedy, Lyndon Johnson ve Richard Nixon gibi başkanlar Vietnam, Sovyetler Birliği ile komünist Çin arasındaki ilişkiler hakkında hayli cahildi.
Benzer şekilde 11 Eylül'den sonra da çok az Amerikalının Sünniler ve Şiiler arasındaki farkları bildiği ortaya çıktı.
***
Zira Amerikalılara göre zafer tıpkı Almanya ve Japonya'daki gibi olmalıdır. Yani düşmanın yenilgisiyle kastedilen şey mağlup edilenlerin toplumsal ve ahlaki dönüşümüdür.
Fakat II. Dünya Savaşı'ndan sonra ABD ordusu bu hedeflerin hiçbirine ulaşamadı. Çünkü askeri başarıyla yetinmeyen bir ABD var karşımızda. Eğer yetinse savaşları kazanabilir ve belki barışa ulaşabilir.
Ancak sömürgeci zihniyet ve reflekslerle hareket eden ABD, Almanya ve Japonya'da olduğu gibi düşman ulusun ahlaki ve kültürel teslimiyetini de istiyor. Bir bakıma imkânsızı istiyor. Bu yüzden de giriştiği her savaştan hezimetle ayrılıyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.