
Batı’nın stratejisi Doğu’nun trajedisi
Gazze başta olmak üzere İslam dünyasının pençesinde kıvrandığı işgaller, soykırımlar, iç savaşlar, adaletsizlikler, kültürel sefalet, ekonomik krizler, ideolojik çatışmalar ve geleceğe dair umutsuzluk psikolojisi Müslüman toplumların ruhunda derin yaralara yol açıyor.
Bu kolektif trajedinin tek müsebbibi olarak Batı'yı gösterdikten sonra sömürgecilik zihniyetiyle malul siyasi ve kültürel paradigmalarımızı mercek altına almamak en büyük tarihsel kusurumuzdur.
Zira kronik sorunlarımıza yol açan nedenleri farklı açılardan analiz etmeden sadece maruz kaldığımız sonuçlar üzerinden bir çözüme ulaşmaya çalışmak yanılsamalarımızı daha da derinleştirir. Çünkü neyi yitirdiğimizi bilmediğimiz için aradığımızı da bulamıyoruz. Haliyle çırpındıkça daha da batıyoruz.
Zira Siyonist barbarlığın ve Batılı sömürgeciliğin izlediği temel strateji bizim gözyaşı ve kanla beslenen trajedimize dayanıyor. Bu nedenle Gazze'deki vahşi soykırımın tek suçlusu Batı dünyasının psikopat liderleri ve Siyonist barbarlardan oluşmuyor.
***
Unutmayalım ki düşmanın sahip olduğu kuvvetin en büyük manivelası bizim zayıflığımızdır. Eğer bizden biraz olsun çekinselerdi ABD Kongresi'nde kimse soykırımcı Netanyahu'yu ayakta alkışlayamazdı. Trajedimizi daha da dayanılmaz hale getiren şey ise Müslüman dünyanın gösterdiği acizlik ve teslimiyet. Tavır yoksunluğu. Siyasi iradesizlik.
Yolumuzu kaybetseydik arar bulurduk. Bir yol bulamazsak da bir yol yapardık. Ama mesele bundan çok daha derin. Çünkü yoldan çıkmışız. Bunu herkes biliyor. En çok da düşmanlarımız. Sadece biz farkında değiliz.
***
Bu trajedi 7 Ekim'den sonra başlamış değil. Ülkelerimizi kaos ve ölüm yurduna çeviren sömürgeciler yüzyıllardır bu barbarlığı sürdürüyor. Bu kusurlu ve zalim dünya sisteminin değişmesini ve Batı'nın sömürgeci stratejisini alt etmek istiyorsak önce trajedimizin ana nedeni olan kusurlu zihniyetlerimizle yüzleşmek zorundayız. Çünkü dünyayı değiştirmenin yolu kendimizi değiştirmekten geçiyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.