Gündemden uzak
Bazen rutinleşen gündemin boğucu ortamında, terör haberlerinin can yakan sayfalarında, genç ölümlerin acı veren gölgesinde, inanın yazı yazmak gelmiyor insanın içinden.
En güzeli, böyle anlarda daha çok sığınmak insanlığımıza.
En iyisi, sığınmak şefkatli insan hikayelerine, sevginin gücüne.
En sahicisi, belki de hüzünlü dokunuşlar eşliğinde anlatılar ile dokunmak insanın kendi yüreğine.
Bir bilgeye, "Nasıl insan oluruz?" diye sormuşlar.
"Üç adım atmakla" diye cevap vermiş bilge kişi:
***
Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:
- Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?
- On yılda, demiş kavak.
- On yılda mı, diye gülmüş ve yapraklarını sallamış sarmaşık; "Bak ben neredeyse iki ayda senin boyuna geldim" diye...
- Doğru, demiş ağaç, "doğru." Günler günleri kovalamış sonra ve sonbaharın ilk rüzgarları başladığında, sarmaşık önce üşümeye, sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış.
Bu durumda sarmaşık, sormuş endişeyle kavağa:
- Neler oluyor bana ağaç?
- Ölüyorsun, demiş kavak.
- Niçin?
- Benim on yılda gelmeye çalıştığım yere, sen iki ayda gelmeye çalıştığın için...
Bir öğrencisi Konfüçyüs'e demiş ki:
"Yaşadığın kentte seni herkesin sevmesi nasıldır?"
"Yeterli değil", yanıtını alan öğrenci yeniden sormuş:
"Peki, kentte seni herkesin sevmemesi nasıldır?"
Konfüçyüs şöyle cevaplamış:
***
***
"Çünkü bir hikmet sahibini, ancak hikmet sahipleri tanıyabilir.
" Yine aynı filozofa, "Senin bilginin diğer insanların sahip olduğu bilgilere üstünlüğü nedir?" diye sorduklarında, "Sahip olduğum bilginin çok az olduğunu bilmemdir" diye cevap vermiş.
Bir zorba ise, "Vicdan neye derler?" diye sormuş aynı filozofa.
Filozof, "Senin bilmediğin ve sana lazım olmayan şeye derler" demiş.
Hepimizin en çok ihtiyacı olan belki de 'vicdandır' bugünlerde...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.