Hayat Notları Yolculuklar
Bu ara çok sık yolculuk yaptım. Nedense 'romanlar', özellikle yolculuklarda; uçak, otobüs, hangi araçla olursa, sessiz bir güzelliğe sığınmak gibi oluyor benim için... Gündelik hayatın koşuşturmasından uzaklaşılan bir 'ada' gibi... Mesela edebiyatın usta ismi İhsan Oktay Anar'ın, biraz geciktiğim "Yedinci Gün" romanına sığındım bir ara yollarda.
Bir köşe yazısında, roman değerlendirmesi yapmak, çok makbul bir şey sayılmaz genelde. Bizimki olsa olsa, küçük notlarda minik bir paylaşım sevgili okurlar ile...
Aslında çok dikkatle okunması gereken bir roman 'Yedinci Gün'.
Belki yavaş yavaş. Sindire sindire. Belki yolculuklarda değil de, insanın kendisiyle baş başa kaldığı tüm zamanlarda. Büyük bir roman çünkü. Yani bana göre... Bir detay labirentinde kaybolabilirsiniz, anlık dikkat dağınıklığında. İnsan kendisini, sanki 'Binbir Gece Masalları' içinde hissediyor, sonra yazarının zekasını, ustalığını, saygıyla selamlıyor... Elbette bir yolculukta, büyük bir 'düş dünyasında yolculuk yapabilmek de', bir şans insan için.
Romanın 54 ya da 55. sayfasında ortaya çıkan İhsan Sait karakteriyle birlikte, usta bir yazar, ancak kendisiyle de bu kadar dalga geçebilir, keyiflice... Çok hınzır bir zeka, o incelikli mizah duygusu önünde şapka çıkarmamak elde değil. Kitabı bitirdiğinizde, çok uzaklaşıp, kuş bakışı bakmak gerekiyor, yine aynı kitaba... Kavramları birbirinden ayırmak, daha iyi algılamak için... Elbette İhsan Oktay Anar'ın, çok uzun yıllardır İzmir'de yaşaması, İzmirli olması da, sonuçta çok değerli bir gurur vesilesi oluyor, İzmirli bir gazeteci için.
Amin Maalouf'un son romanı 'Doğu'dan Uzakta' ise iş için gittiğim bir gecelik Paris yolculuğunda, çok hüzünlenerek okuduğum bir kitap oldu nedense.
Arkadaş kederlerini, bir hamal gibi sırtına yüklemiş Doğu'dan Uzakta...
Genç günlerini birlikte geçiren, birlikte hayaller kuran insanların, yaşadıkları ülkedeki iç savaş ardından, farklı yerlere savrulmasını ustalıkla anlatıyor roman. Bir arkadaşlarının ölümü sonrasında, buluştukları cenaze töreninde başlayan, yine kocaman bir yüzleşme...
***
"Peki ya uzun vadede?
Uzun vadede, Adem ile Havva'nın tüm evlatları yitik çocuklardır."
Ve 'Birinci Gün' bölümü ile başlıyor roman, akarak geleceğe...
Evet, uzun vadede Adem ile Havva'nın tüm evlatları, yitik çocuklar mıdır, sizce de?
Güzel bir pazar günü sorusu için, biraz hüzünlü ama, üzerinde düşünmeye, yanıtına dokunmaya, daha canlı hissetmeye değer kanımca... İnsanın hayatının tümü, özünde yine kendinden kendisine yaptığı sınavlara mahkum bir yolculuk değil mi yalnızca...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.