Cumartesi notları: Gizli parolalar
Bazen insan yazıda tıkanır kalır. Bir konu belirlersiniz, parmaklarınız bilgisayarın üzerinde dolaşır, ama yazdığınız yazıyı siz bile sevemez, hemen vazgeçersiniz. Zaten genellikle "kalıplaşmış" bu "yazı" tuzağına düşmek, köşe yazanlar için hep çok kolaydır. Aslında böyle zamanlarda belki de en güzeli, içinizden dökülen kelimelere kendinizi teslim etmektir. Mesela bir anda hayatlarımızın nasıl da hızla akıp gittiğini hatırlamak, hatırlatmaktır. Modern hayatın tüm sınırlarında, her şeyi hızla tüketen dev bir "tüketim tarikatının üyeleri" haline dönüştüğümüzü hatırlamak.
Bir yandan da, günler geçtikçe, bir kıyıdan başka bir kıyıya doğru aktığımızı unutmamak.
Üstelik ardımızdaki kıyı giderek uzaklaşıyor ve hepimiz doğal olarak insanoğlunun kaçınılmaz yazgısına doğru sürükleniyoruz. Aslında her yeni günün sabahında; belki de en anlamlı olan, üzerinde çok konuşulan, ama günümüzde zedelenen "sevgi" kavramıyla hayatın her alanında kucaklaşmak. Çünkü çoğumuz çevremize baktığımızda, giderek birbirlerini sevmeyen insanlar arasında kaldığımızı görürüz. Giderek bir sevgi ıssızlığı yaşadığımızı hissederiz.
Aslına bakarsanız sevgi kavramı, tüm yüzyıllarda yaşama sanatının sade ama gizemli bir gerçeği. Hepimizin gözünün önündedir, somut bir şekilde durur sevgi, ama sanki gizlenmiştir.
Onu alır, paylaşır, büyütürsek; hırslarımızdan uzaklaşmayı, kendimizi daha iyi bilebilmeyi öğreniriz belki. Bütün çağların gizemli anahtarıdır sevgi. Bu nedenle günümüzde herkes, sevgi üzerine çok konuşsa da, gerçek anlamda sevmeyi öğrenmek bir ömür sürüyor.
Şunu bilelim ki; insanı mutlu kılan, insanın insan olduğunu hissedebildiği, insanı manevi olarak zenginleştiren tek gerçek sevgi. Ne insanın gücü, ne serveti, ne de bilgisi; sevgisiyle başa çıkabilir. Onu bir kalıba sokamaz mesela. Bu nedenle her yeni günde kendimize yapacağımız en büyük iyilik, belki, sevgiyi içimizde çoğaltmak, çevremize yansıtmak.
Aborjinilerin ilginç, doğa ile bütünleşmiş, otantik yaşamları hakkında çeşitli belgeseller çekildi. ABD'li yaşlı gezgin bir kadının (Marlo Morgan) bu konuyla ilgili yazdıklarını, Bir Çift Yürek adıyla dilimize çevrilen kitabından okumuştum.
Gerçekten de Aborjinilerin sürekli doğanın sesine kulak veren, sakin, huzurlu, toprakla bütünleşmiş, yaşama saygılı, sevgiye dayanan, kollektif hayat tarzları var.
Belki de toprağın bilgeleri, denebilir Aborjiniler için...
Bu güzel cumartesi gününde, bu yazıya uyan, sevgi dolu bir 'Aborjini' duası armağan etmek istiyorum size. Çevrilirken biraz günümüze uygun hale getirilmiş olsa da, çok güzel:
"Seni ayakta tutmaya yetecek güzelliklerle dolu bir yaşam sürmeni dilerim.
Aydınlık bir bakış açısına sahip olmana yetecek denli güneş diliyorum.
Güneşi daha çok sevmene yetecek denli yağmur diliyorum.
Ruhunu canlı tutmaya yetecek denli mutluluk diliyorum.
Yaşamdaki en küçük zevklerin daha büyükmüş gibi algılanmasına yetecek kadar acı diliyorum.
Sahip olduğun her şeyi takdir etmene yetecek denli kayıp diliyorum.
Son 'elvedayı' atlatmana yetecek denli 'merhaba' diliyorum."
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.