Dinlemek
Günümüzde insanlar, birbirlerini hiç dinlemiyor sanki. Herkes, sadece kendi sözünün esiri. Herkes, kendi sözünün peşinde. Herkes, sadece kendinden çıkan cümleye bakıyor. O cümlede kendisine anlam yaratıyor. O cümleden hayat kuruyor. O cümle ile dans ediyor.
Oysa kendini daha iyi anlamak için, insan önce başkalarını dinlemeyi öğrenmeli. Kendi sözünün şehvetine kapılmadan, başkalarını dinlemeyi bilmek, başlı başına bir erdem çünkü....
Hem dinlemediğinde, başkasının ağzından çıkan en değerli sözcükler bile, boynu bükük kalır. Belki de bu nedenle Goethe'nin dediği gibi:
"En mutlu sözcük bile gülünç duruma düşer
Ruhun şarkısını söyleyen bir ozan, özgürlüğün rüzgarı, insanın Doğu'sunun aynasıdır.
Gerçekten de memleketi Lübnan'dan sürüldükten sonra, ebedi anlamda da bir süre sürgüne maruz kalmış, sonra anlaşılmıştır. O, her ne kadar "Kum ve Köpük" adlı kitabında, "Söylediklerimin yarısı anlamsızdır ama diğer yarısı anlaşılsın diye söylüyorum bunları" dese de, kullandığı her sözcüğün, üstü örtülü bir anlamı, simgesi, karşılığı vardır. Hiçbir sözü boşuna kalmamıştır. Boşlukta olan sözcükleri ise, kendisine ait bir mistik hissedişin yansımasıdır belki de.
En ünlü kitaplarından biri olan 'Ermiş', Amerika'da 1923 yılından bu yana, en çok satan kitaplar arasında ikinci sırada yerini almıştır. Hala Shakespeare ile birlikte dünyanın en çok okunan yazarları arasındadır. Halil Cibran'ın fikirlerini şekillendirenler arasında, hem Sühverdi gibi İslam Filozofları; hem de Emerson, Nietzsche gibi isimler, hem de William Blake gibi şairler var.
İnsanlığın gizemli bir karması sanki Cibran.
Ruhumuzun derinliklerine seslenen güzel adam. Bugünlerde O'nun Aforizmalar'ını okuyorum. En güzeli, bu 'hayat notları'nı Aforizmalar'dan birkaç küçük bölüm ile bitirmek:
Dikenler ve kafatasları arasında kendi bedeninin gölgesini görmemek için gözlerini yere dikerek ya da yüzünü güneşe dönerek sonsuza kadar durabilir mi?"
"Neden bazı insanlar sizin denizinde yaşayıp dereleriyle övünüyorlar."
"Hangi tarlalara, hangi anımsanamayan mevsimlerden tohum serpmişim de, meğer ki bu benim hasat günüm olsun?"
Acınız, aslında içinizdeki doktorun, hasta yanınızı iyileştirmek için sunduğu 'acı' ilaçtır. Doktorunuza güvenin ve verdiği ilacı sessizce ve sakince için; çünkü size sert ve haşin de gelse, onun elleri 'Görülmeyen'in şefkatli elleri tarafından yönlendirilir. Ve size ilacı sunduğu kadeh dudaklarınızı yaksa da, O'nun kutsal gözyaşlarıyla ıslanmış kilden yapılmıştır."
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.