Atmacayı vurmazlar
Bir avuç kanı içun,
Gel edelum sevdaluk
Babanın canı içun ...
Güzel bir Karadeniz türküsüdür bu.
Daha çok Pazar, Ardeşen, Fındıklı, Arhavi, Hopa, Kemalpaşa ve Çayeli ilçelerinde
Kovboy salonları gibi atmaca kahvehaneleri vardır.
Tek fark hayvanlardır.
Birinde kapıya at bağlanır,
Rize ve çevresinde ise atmaca…
At ile atmacanın ortak özelliği zilleridir…
Bölge insanı atmacaya aşırı bağlı, yürekten de sevdalıdır.
Türkülere konu olmuştur bu.
Atmaca sevdasını bilmeyenler, öldürülüp yenildiğini sanır.
Atmacası ölenler ise günlerce gözyaşı döker.
***
O kadar yeşildir ki toprak görünmez…
Dik dağları,
Azgın denizi,
Bol yağışı vardır.
Bir de farklı insanları…
Yaşam biçimleri başkadır.
Önce kendisiyle alay eder,
Sonra da dönüp buna gülerler.
Bölgenin doğusuna gidildikçe yürek hoplatan atmaca sevdası başlar.
Birincisi doğayla baş başa kalmak,
İkincisi de bıldırcın yakalamak içindir.
Aslında bıldırcın meselesi hikâyedendir,
Asıl amaç spordur...
Sarp dağlarda doğal hayatla bütünleşmedir kısacası.
Hazırlık safhası epey uzundur.
Bu kuşlar dağlarda hep sırt boylarından geçer.
Yere de yakın uçarlar.
Keskin gözleri vardır,
Kilometrelerce uzaktan görürler avını.
Her yıl ağustos ve eylül aylarında Gürcistan'dan göçe başlar atmacalar.
Bu göçün yönü ve tarihi hiç değişmez.
Atmacanın geliş yönüne göre ağlar gerilir.
Avına saldıran atmaca böyle ağa takılır.
İyiyse, özel bir biçimde gözleri mendille bağlanır.
İşin belki de en zevkli yanı, vahşi atmacayı evcilleştirme safhasıdır.
Buna evcilleştirme demek pek doğru değildir aslında.
Sahibinden korkmaması öğretilir atmacaya…
Vahşi bir canlıdır çünkü,
Hiçbir zaman bizim anladığımız manada evcilleşmez.
Belbağı denilen bir bağla sahibinin koluna bağlanır.
Zamanı gelince de doğaya salınır.
Atmaca sevdamız uzun bir hikayedir aslında.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.