Anam beni vay beni
Hey gidi günler hey…
Mustafa Tuncel aklıma geldi yine.
Hoş çıktığı yok ya…
Sakın onu soyadı Tuncel olan BDP milletvekilinin bir yakını sanmayın.
Ne siyasetleri ne de başka bir şeyleri benzer.
Tabii soyadlarından başka…
Çünkü adamın ismi bile bazılarının kimyasını bozuyor.
Çünkü 'kirli' bir devri sona erdirdi. Çünkü 'Devrim' yaptı.
Bu yüzden severim onu.
Delikanlı duruşunu ve güzel yüreğini de…
Kaldı ki gerçekten suçlu mudur değil midir bilmem.
Hem ona bakmam ki…
Çünkü o taraf beni değil hakim ve savcıları ilgilendirir.
İyi uşaktır…
Belki de bu yüzden 'Kürkçüler'de ya…
Adı Enver Ocak.
Oflu… Hemşehrim…
O da uzakta sevdiklerinden…
Hem de kilometrelerce.
Bir ara eski milletvekillerinden Zeynep Ayhan ile evliymiş…
Suçu 'adam kaçırmakmış.'
Suçlu mu değil mi ona mahkeme karar verecek.
Neyse…
Rahmetli babasını da tanırdım. Tam 39 aydır tutuklu. 5 Nisan'da mahkemesi var.
Çocukları, en çok da Şükran anacığı bekler yolunu.
Gözü yaşlı anacığı İstanbul'da aylardır evlat hasretiyle kavruluyor…
Dün Kadınlar Günü'ydü ya, Enver'in anasını düşündüm.
"Ne haldedir şimdi kim bilir" dedim içimden.
Öz annesi Fatma rahmetli olmuş.
Ama üvey anası Ayşe yaşıyor.
Ayşe anası da öz oğlu gibi sever onu.
O da özlemiştir.
Tuncel'in duruşması da 12 Nisan'da.
Yani Enver'den bir hafta sonra…
İnşallah ikisi de özgürlüğüne kavuşur, hasretleri biter…
Kıymetini en iyi içeridekiler bilir…
Her yaşam, ayrı bir senaryodur.
Kimi sıradan...
Kimi bir solukta okunan.
Kimi de tozlu raflarda duran...
Kimi ise nesilden nesile anlatılan…
Çoğu hüzünlüdür hikayelerin.
İçeride yaşanan hayal kırıklıkları vardır.
Umuda yelken açmışken,
Umutsuzluk girdabına kapılıp giden acıklı öyküler yani.
Gözlerim nemlenir sonra.
Yol hikayeleri gelir aklıma.
Çeşit çeşit…
İçinde dostlarım olur, en çok da yakınlarım…
Umudum yeşerir bazen,
Belki de bu bekleyişin sonu yakındır.
Hele özgürce gezen gerçek suçluları gördükçe İçeridekilere daha çok üzülüp durur bu hasta yüreğim…
Dinledikçe ağlarım.
Çünkü aklıma ayrı düştüğüm, kaybettiğim sevdiklerim gelir.
En başta da dünyanın en tatlı kadını, yüzüne ve kokusuna hasret kaldığım anam…
Yani tatlı 'Fistuğum…'
Ah yalan dünya ah…
Ne desem, ne etsem bilmem ki…
Türküyü Maçkalı Mehmet Alan yazmış…
Geldi gene kara güz
Aramuzdaki dağlar
Erise da olsa düz
Yıkadum da çikardum
Mendilumun kirini
Erisa yüksek dağlar
Görsak biribirimuzi.
Yayi vururum yayi
Nasi geçurdum haram
İki günlük dünyayi
Ah dünya yalan dünya
Sen da böyle kalursun
Bakma eller sözüne
Güzelum aldanursun…
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.