Güneş görmeli insan
Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada âşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.
Ama kötü havalarla barışmadı hiç yıldızımız.
Çünkü yılın 10 ayı yağmur yağar bizim oralarda.
Yağışsız gün yoktur neredeyse.
Güneşte bile yağar mübarek. 'Çakal horonu' derler ona.
Niye bilmem…
Başlar sağanak yağmur birdenbire.
Sanki gök yarılır.
Bir tek kara bulut yokken havada, üstün başın perişan olur.
Sırılsıklam olursun çakal horonuyla…
Ona eşlik eden soğuğu da…
İkisi birlik olunca donmamak ne mümkün!
Sen istediğin kadar 'ayrılın' de, Hatta yalvar ona, 'Ilık rüzgârı tak koluna da öyle gel' diye;
Yine de o bildiğini okur.
İnsanın burnunun ucu donar.
Bu yüzden kaçtım oralardan.
Mevsimler de şaştı demek.
Bizim oralarda baharı beyaz ve sarı papatyalar ile mor menekşeler müjdeler.
Oralar hep öyledir, kan kaynatır çiçekler.
Kırlara koşar herkes,
Okul gezileriyle birlikte sevda ayları da başlar.
Uzaktan uzağa gözler konuşur sadece.
Bu yüzden güzel havaları severim, Sisli, puslu, yağmurlu, çamurlu günleri değil…
Beni de böyle havalar mahveder.
Yağmur sinirleri gerer,
Kötü hava ruhu bozar.
Karamsarlık yaratır, üretkenliği öldürür.
Ben değil, psikologlar öyle diyor.
Çünkü yağmur olmazsa çılgın yeşilli Karadeniz de olmaz.
Şubat bitti mart geldi.
Hatta yarılandı bile.
Baharın coşması lazım değil mi?
Çiçeklerle dolmalı her yer…
Kararan ruhumuz da çiçek gibi açsın diye.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.