İstanbul hâlâ aynı güzellikte
BEYOĞLU'NDA KOKOREÇ YENİR
Sonra gençlik yıllarında vakit geçirdiği mekanları ziyaret etti. Çiçek Pasajı'nda kokoreç ve çöp şişlere geçirilmiş midye tava yedi, Balık Pazarı'nda işkembe ve mercimek çorbaları içti. Eskiden bildiği şarküterilerden aldığı lakerdalar ve taze yufkalardan sonra Beyoğlu'nda üzerinde İstanbul yazan tişörtler satın aldı. Ara sokaklarda tavuk üstü pilav yedi. Sonra çok özlediği Boğaz'a gitti. Esen poyraza aldırmadan Emirgan, İstinye ve Tarabya sahillerinde yürüdü. Akşamları ise çocukluk arkadaşının Boğaz'daki ahşap evinde, pencereden seyrettiği tankerlere baka baka, keman çalarak kendisinden geçti. Kapalı Çarşı'ya gitti. Orada kendisine Rumca, Rusça, İtalyanca seslenen esnafla Türkçe konuşup turist olmadığını söylemenin gururunu yaşadı. Çocukluk yıllarında çamur ve pislik dolu Galata Kulesi'nin çevresinde kaldırım taşıyla döşenen temiz sokaklarda dolaştı. İstanbul'dan ayrılırken içinde buruk bir acı duydu. Keşke hiç terk etmek zorunda kalmasaydı. İstanbul çok büyümüş, değişmiş, modernleşmiş, yeni yeni semtler oluşmuştu. Ama kendi bildiği eski küçük İstanbul, börekleri, Boğaz'ı ve kalender insanlarıyla hâlâ yerinde duruyordu.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.