Bir kadından binlercesine...
KAHVEDE BOŞ OTURAN ERKEKLER
Filmde kadınların bu kadar çok şeyi tek başına üstlenmelerinin nedeni olarak, erkeklerin gurbette olmasını ileri sürse de; çoğunluğu Karadeniz'den olan misafirlerin hemen hepsi, gurbete gitmeyen erkeklerin kadınla birlikte çalışmak yerine, kahvede boş oturduğu gerçeğini yüksek sesle dile getirdi. İlginç olanı erkeklerin bu gerçeği söylerken yüzlerinde oluşan gülümseme ve erkeklerin tavrını bilinçsizce onaylayan ses tonlarıydı. Ayşe Azizoğlu'nun tüm kalabalığa karşın ustalıkla kotardığı organizasyon sayesinde belgeselden sonra Karadeniz yemekleri tadarak, diğer misafirlerle sohbet etmek mümkün oldu. Belli bir yaşın üstündeki konukların kiminin nenesi, kiminin annesi hatta kiminin eşi filmdekileri yaşamıştı, yaşıyordu. Erkeklerin çalışmamasını uyanıklık olarak görseler de, kadınların gücüne hayret ederek saygı duyuyorlardı. Bütün bunlar bana uçuruma yürüyen, uçurumlardan düşen, atılan, itilen ya da bir türlü uçurumları aşamayan diğer kadınları hatırlattı.
DÖVÜLEN, ÖLDÜRÜLEN KADINLARIN ÖYKÜLERİ
Filmleri çekilmese de adları çoğu kez anılmasa da çevremizde binlerce benzer kadın öyküsü var. Anne, eş olan, evine bakmak için didinen, aileyi bir arada tutabilmek için çırpınan, fark edilmeyen, övülmeyen, desteklenmeyen bir sürü öykü. Adları bilinir olduğunda gazete haberi olan kadınlar. Dövülen, horlanan, aşağılanan ve hatta öldürülen kadınlar... Başardıkları doğal sayılan, en ufak sorunda suçlu ilan edilen kadınlar. Uzun süren sessizlik olduğunda "Ne o, kız mı doğdu?" demişti birisi ben küçükken. Bir türlü anlamlandıramayıp, ne olduğunu sormuştum. "Çocuğun kız olduğu haberi gelince, üzülür sessizleşir insanlar," demişlerdi. Çok kızmıştım. Bir anne ya da babanın sağlıklı bir çocuğu olmasına sadece kız diye üzülebileceğini bir türlü anlamamıştım. Biraz daha büyüyünce hiç olmazsa bir kısım ailenin üzüntüsünün, çocuğun kız olduğuna değil, kadın olduğunda yaşayabileceklerine üzüldüğüne inandırdım kendimi. Ve üzülmek yerine kız çocuklarının kaderini değiştirmek gerektiğine, onların öykülerinin üçüncü sayfa haberleri değil, başarıyla birinci sayfa haberleri olması için çalışmak gerektiğine inandım. Hâlâ inanıyorum. Filmle beraber inanmanın sadece başlangıç olduğunu, yapacak çok şey olduğunu bir kez daha gördüm. Uçuruma yürüyen kadınlara saygı duydum. Ama bu saygı sözde kalmamalı, kadınların uçurumlara yürümemesi ve düşmemesi için hep birlikte çaba göstermeliyiz. Dünya Kadınlar Günü'nü, filmleri, aile içi şiddet kurbanı olmalarını ve cinayet haberlerini beklemeden kadın, erkek hep birlikte uçurumları sadece hayranlık duyulan, uzak manzaralar haline getirene değin. Eğitimi herkese ulaştırana, yasaları kadın-erkek eşitleyene, toplumu buna inandırana değin devam edelim. Edelim ki kadın ya da erkek olmanın çeşitliliği ve mutluluğuyla birlikte insan olmanın gururunu taşıyabilelim.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.