Çağlar’ın talihsiz ölümünün bize hatırlattıkları
Ömür dedik madem, her ne meslekte olursanız olun kimsenin hayatıyla oynayamazsınız. Ama hele bazılarında... Okul servisi şoförüyseniz minibüste çocuk unutamazsınız mesela.
Ve doktorsanız eğer... Kalp ile gazı karıştıramazsınız. Pankreasla nezleyi, beyinle tırnak batmasını karıştıramayacağınız gibi...
Pek çoğumuzun ailesinde birinin başına geliyor ve sinirden, acıdan isyan ettiriyor. İstanbul Ticaret Odası Başkanı İbrahim Çağlar'ın fazla talihsiz vefatıyla bir kere daha söyletti: Evet, doktorsanız, kalp ile gazı karıştıramazsınız. Her ne olursa olsun bahaneniz, mazeretiniz, yapamazsınız bunu. Kabul edilmez özrünüz. Bitti. Nokta.
***
Evlilikçi: Evlendirmeyen 'ikinci eş' sitesi
Hayatımda böyle ironik site adı görmedim. 'Evlilikçi' isimli bir internet sitesinden ne beklersiniz? Evlendirmesini değil mi?
Ama hayır, bu tam tersi evlendirmiyor. Türkiye'nin ilk, dünyanın üçüncü (İngiltere ve Endonezya'dan sonra) ikinci eş bulma sitesi olduğunu iftiharla duyuruyor!
Kitlesini şöyle tarif ediyor: "Eşiyle tüm münasebeti bitmesine rağmen çeşitli sebeplerle ayrılamayan beyler... Evlenmek istemeyen (çeşitli sebeplerle) aynı zamanda günah işlemek de istemeyen hanımefendiler... Çaresiz bir dönem geçirip (Allah CC korusun) fuhuş ve benzeri yollara sapabilecek hanımefendiler... Cinsel ihtiyaçlarını günaha girmeden karşılamak isteyen erkek ve kadınlar...
Evlenmek isteyen herkes..." Evlenmekten anladığımız bu mu? Vah vah.
***
Gitti gidiyor!
Bazı durumlarda da pekâlâ fayda eder son pişmanlık. Şu iki haftayı iyi geçirmeyi denesek ya...
Evdekilere iyi kahvaltılar hazırlasak... Portakal, greyfurt, limon sıksak... Her gün yürüyüşe çıksak... Günde 10 dakika meditasyon yapsak... Bu iki hafta hiç şeker yemesek...
Aylardır ertelediğimiz sıkıcı bir işi halletsek... Her gün yeni bir kelime öğrenip kullanıma soksak... Önümüz soğuk, ihtiyacı olan birilerine kaban, bot, atkı hediye etsek...
Hiç kafa yormadığımız bir alanla ilgilensek... İki hafta boyunca günlük tutsak; o gün yaptığımız için memnun ya da pişman olduğumuz şeyi, yeni ne öğrendiğimizi, bizi en sevindireni, en sıkıştıranı yazsak...
Günün şanssızını, günün şanslısıyla buluştursak: Bir kitap olabilir ya da bir ayakkabı, çorap, koltuk, saç tokası, beyaz eşya; bize fazla gelen, artık gerek duymadığımız bir parçayı, ihtiyacı olana versek...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.