Küf değil yaşanmışlık kokuyor
Sokağa giriyoruz havada yoğun bir is kokusu var. Belli ki satıcıların üzerlerine aldıkları battaniyeler fayda etmiyor, yaktıkları ateşle ısınmaya çalışıyorlar. İyi markaların ürünleri dikkatimi çekiyor. Bir çift ayakkabıyı seçip "Ne kadar?" diye soruyorum. Önce tipime bakıyor sonra 150 TL diyor. Ayakkabının mağazadaki değeri 2000 TL civarı. Markalı ürünlerin genelde Etiler, Bebek bölgesinin çöplerinden çıktığını anlatıyorlar. Paketi açılmış bisküvi, yarısı bitmiş diş macunu gibi ürünler de var tezgahlarda. Satıcı, "Acıktım, bisküvinin yarısını yedim, fiyatını da yarıya indirdim" diyor.
BİR ELDE FENER DİĞERİNDE BAVUL
Bu pazarın bir dili olsa kim bilir neler anlatır... Cumartesi gecesi 03.00- 04.00 gibi kurulan pazar, ertesi gün öğleden sonra yavaş yavaş toplanmaya başlıyor. Pazarın ilk saatlerinin müdavimleri bulunuyor. Leopar kürkleriyle eğlence mekanlarından çıkanlar bir ellerinde fener diğer ellerinde bavulla gelip en özel parçaları topluyorlar. Bir satıcı Yeniköy taraflarındaki çöplerden ziynet eşyaları bile çıktığını söylüyor: "Altın kolyeler, yüzükler buluyor çocuklar ama sahte sanıyorlar. Biz de koyuyoruz tezgaha."
Ödülü çalınan bir sanatçının pazara gelip ödülünü aradığını duymuştum. Bu iddiayı sorduğumda "Biz hırsız değiliz. Çöplerden bulduklarımızı satıyoruz, duyduklarınız şehir efsanesi" yanıtını veriyorlar.
Kısa sohbetin ardından piyasa araştırmasına devam ediyorum. Montlar 50 TL civarında satılıyor, ama "30 TL param var" derseniz de alabiliyorsunuz. Koleksiyonerler de sıkça uğruyor pazara, dispozofobi (biriktirme hastalığı) olanlar da iki haftada bir pazarı ziyaret ediyor. Küçük bir tezgahtaki antika kahve fincanlarını beğeniyorum. Pazarlık 50 TL ile başlıyor, 20 TL ile son buluyor.
ÇÖPTEN SEVGİSİZLİK ÇIKARIYORUZ
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.