İLKER GEZİCİ İLKER GEZİCİ
22 Şubat 2025, Cumartesi

Opera divasının aşkıyla imtihanı

Operanın gelmiş geçmiş en büyük sopranolarından Maria Callas sadece sesiyle değil aynı zamanda kendine has karakteri ve sahne performansı ile büyük hayranlık uyandırmıştı. 1950'lerde dönemin en ikonik figürlerinden biri olan ünlü sanatçıya, İtalyanca İlahi olan anlamına gelen La Divina deniyordu. Callas, yalnızca eşsiz yeteneğiyle değil, çalkantılı aşk hayatıyla da tarihe damgasını vurmuş bir isimdi. Onun hayatındaki en önemli dönüm noktalarından biri 1906 İzmir doğumlu Yunan iş adamı Aristotle Onassis ile yaşadığı ilişkiydi. Armatör olan Onasis, serveti, gücü ve karizmasıyla uluslararası bir figürdü. 1950'lerin sonunda özel bir etkinlikte tanıştıklarında ikisi de evliydi. İlk görüşte hayran olduğu Maria için 'Onun sesiyle tanışmak insanın Tanrıyla konuşması gibi' diyecek kadar gözünü karartmıştı. Tanışmalarından sonra Onassis Maria'yı sık sık lüks yatına davet etti. Christina isimli bu yat, Winston Churchill'den Elizabeth Taylor'a kadar dönemin en meşhurlarının ağırlandığı, fenomen partilerin düzenlendiği popüler bir yattı. Maria ile Onassis'in yat gezileri aralarındaki ilişkinin derinleşmesini sağladı.

İkili çok geçmeden evliliklerine son verip, aşklarını ilan etti. Tüm dünya basını onlardan bahsediyordu. O dönem kariyerinin zirvesinde olan Maria, mutluğun keyfini çıkarıyordu. Ancak peri masalı gibi başlayan ve uğruna evliliklerini bitirdikleri aşkları çok uzun sürmedi. İkilinin inişli çıkışlı çalkantılı hayatı Maria'nın sanat yaşamını olumsuz etkiledi. Maria'nın tutkulu aşkı profesyonel hayatına gölge düşürmeye başladı. Çünkü kibirli ve narsist biri olan Onassis'in, güçlü ve kontrolcü kişiliğiyle başa çıkmak çok zordu. Onun hayatında kalabilmek için çok fedakârlık yaptı. Ancak Onassis'in özgürlüğüne olan düşkünlüğü ve hayatına giren diğer kadınlar ilişkiyi giderek içinden çıkılmaz hale getirdi. Onassis'in suikast sonucu hayatını yitiren Amerikan Başkanı John Kennedy'nin eşi Jacqueline Kennedy ile evlenmesi Maria'ya büyük darbe oldu. Bu olay sebebiyle derin bir sarsıntı yaşayan Maria ise, kariyerinde bir duraklamaya girdi. 7 yıl evli kaldığı Onassis'in sağlığı, 1973'te tek oğlu Alexander Onassis'in Yunanistan'da geçirdiği uçak kazasında yaşamını yitirmesinden sonra bozuldu.

Onassis'in 1975'teki ölümü Maria'yı iyice etkiledi. Kendisini çok yalnız hissetmeye başlayan Maria, sanat hayatından uzak kaldı ve kendisini Paris'teki evine kapattı. Melankolik günler geçirdiği evinde kalp krizinden öldüğünde henüz 53 yaşındaydı. Büyük aşkı Onassis'in yokluğuna kalbi sadece iki yıl dayanabilmişti. Film gibi bir hayat denir ya, gerçekten öyle bir yaşam sürdü Callas...
İşte bu hikâye Maria isimli filmle seyirciyle buluştu. Daha önce Jacqueline Kennedy'nin hayatını konu alan Jackie ve Prens Diana'nın hayatını konu alan Spencer filmlerini yöneten Pablo Larrain'in yönetmen koltuğunda oturduğu, Angelina Jolie'nin Maria Callas'a, Haluk Bilginer'in Aristotle Onassis'e hayat verdiği film, bizi bu destansı hikâyenin Paris'teki son günlerine götürüyor. Flashback sahneleriyle geçmişe yapılan yolculukta, Maria'nın Onassis ile olan ilişkisinin karmaşık dinamiklerine ve bu ilişkinin onun yaşamındaki etkilerine tanık oluyoruz. En son 4.5 yıl önce sahneye çıkan, geçmişi silmek için kostümlerini yakan Maria, kendisine hala opera yıldızı muamelesi yapan hizmetçisi ve onun sağlığından endişe eden uşağı ile aynı evde yaşar. Son dönemine tanıklık etmek isteyen bir tv kanalına verdiği röportaj film boyunca devam ediyor. Sanatçının kariyerinin zirvesindeki ışıltılı günleri ve sonrasında yaşadığı düşüşü, özellikle Onassis ile olan anıları siyah beyaz olarak yansıtılıyor. Senaryosu Steven Knight tarafından kaleme alınan filmde, Jolie'nin etkileyici performansı ve Haluk Bilginer'in güçlü oyunculuğu dikkat çekiyor. Altın Küre'de En İyi Kadın Oyuncu – Drama dalında adaylık kazanan Jolie ve Bilginer'in yanı sıra Pierfrancesco Favino ve Alba Rohrwacher gibi isimlerin rol aldığı film Venedik Film Festivali'nde büyük ilgi görmüştü. Film, ayrıca "En İyi Görüntü Yönetimi" dalında Oscar'a aday gösterildi.


YİNE GÖĞSÜMÜZÜ KABARTTI
Yurtdışında yer aldığı projelerle ülkemizi gururla temsil eden Haluk Bilginer, Maria'daki performansıyla yine göğsümüzü kabarttı. Partneri Angeline Jolie ve yönetmen Larrain başta olmak üzere tüm set ekibini kendisine hayran bırakan Bilginer, sadece oyunculuğuyla değil setteki duruşu, kişiliği ve yaklaşımıyla da takdir topladı. Örneğin yönetmen Larrain, verdiği bir röportajda Bilginer için, 'Onu Nuri Bilge Ceylan sinemasıyla tanıdım. Kamera önünde yaptığı şey inanılmaz. Onunla harika vakit geçirdik. Tanıdığım en komik ve neşeli insanlardan biri.' ifadelerini kullandı.

Dünyaca ünlü oyuncu Angelina Jolie de benzer ifadelerle Bilginer'i övdü. Jolie, 'Haluk'la tanıştığımız andan itibaren hızlıca arkadaş olmuşuz gibi hissettim. Maria'yı bulmamda, O'nun Onassis'e nasıl aşık olacağını anlamamda bana çok yardımcı oldu. Sette olduğu anlardan çok keyif aldım, onunla çalışmayı çok sevdim. İnanılmaz yetenekli bir oyuncu. O kadar gerçekçi oynuyor ki, rol yaptığını anlamıyorsunuz. Sanki birlikte bir deneyim yaşıyorsunuz. Biz de kesinlikle öyle hissettik.' dedi. Filmin yapımcılarından Guy Hendrix Dyas da usta oyuncu için şöyle konuştu: 'Onun bu rolü kabul etmesiyle havalara uçtuğumu hatırlıyorum. Haluk inanılmazdı. Onassis'in bundan daha iyi bir şekilde canlandırılmasını hayal bile edemezdik. Karakterin yükünü mükemmel bir şekilde taşıdı. Büyük bir özgüvenle Angelina Jolie gibi biriyle aynı sahneyi paylaşmak olağanüstüydü gerçekten. Tüm ekibin saygısını kazandı.'

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.