ATİLLA DORSAY

Bayramım nasıl geçti?

Korkunç trafik kazaları ve inanılmaz kayıpların ötesinde, güzel bir bayramdı. İki çok farklı bayramın aynı güne denk gelmesi de apayrı bir hoşluktu. Ve toplumdaki kimi rahatsızlıklara karşın, sanırım ulusça bunun tadını çıkarmayı başardık.
Ben birçok bayramda olduğu gibi İstanbul'da kalmayı seçtim. Bu kent bayramda öyle güzel geziliyor ve tadı öyle iyi çıkıyor ki... Her bayramda olduğu gibi sevgili Lütfi Akad'ı ziyaret ettim: tam da 95. yaşgününe rastlamaz mı? Düşüp omuzunu ve kolunu kırmış olmasına rağmen, iyi olduğunu görüp sevindim. Harıl harıl anı kitabını bitirmeye çalışan sevgili Türkan Şoray'ı da ziyaret ettim. Ve de bol bol briç oynadım.
Bunların ötesinde, Sultanahmet'e gittik. Önce Arkeoloji Müzesi'nde iki önemli sergiyi gördük. Biri İstanbul'da Bizans Sarayları. Büyük Saray, Blakernos, Bukoleon, Myrelaion, Mangana, Lausos, Antiokhos, Tekfur, Boteneiates... Çoğunun adını bile duymadığımız, oysa vaktiyle bu kentin en parlak günlerine tanık olmuş mimari eserler. Ancak küçük bir bölümü ayakta olan... Ve hem fotoğraf ve restitüsyon (canlandırma) resimleriyle, hem de vitrinlerde toplanmış kalıntılarla, çok şey öğrendik.
İkinci sergi, Hitit'ten Osmanlı'ya İmparatorlar İstanbul'da sergisiydi. Ve elbette teşhir edilen objeler açısından çok daha etkileyiciydi. Adı üstünde: bu topraklarda yaşamış tüm uygarlıkların en bilinen hükümdarlarının heykel, büst, mozaik, fresko, mulaj nesi varsa biraraya getirilmişti. Toplam 16 müzeden gelen 210 parça... Kaçırılır mı?
Bu iki serginin de aslında kapanma tarihleri gelmiş. Ama gördükleri ilgi nedeniyle ilki ekim, öbürü kasım ayı başına dek uzatılmış. Kesinlikle görün.
Sonra asıl hedefimiz olan Topkapı Sarayı'na gittik. Basın ve rehberlik kartlarıyla o upuzun kuyrukları atlatabildik. Yoksa çok zordu. Bir kez daha, Four Seasons otelinin yanıbaşındaki, üzerine otel yapılmaya kalkışılıp durdurulan büyük alanın hâlâ bir arkeolojik parka dönüştürülmemiş olmasına veya Ayasofya önündeki zemin çalışmalarının aylardır hala bitmemiş olmasına kızıp söylendik.
Ama Topkapı her şeyi unutturdu. Bakan haklıydı: yeni açılan Silahlar bölümü öylesine güzeldi ki... Silaha böylesine önem vermiş, okundan yayına, kılıcından yatağanına, miğferinden kalkanına, zırhından at başlığına, aleminden mızrağına, topuzundan tüfeğine, zighir'inden teberine herbirini bir sanat eserine dönüştürmüş bir halk nasıl oluyordu? Kimi bölümleri yıllar sonra yeniden gezerken, mutfakların hâlâ kapalı olmasına ve o paha biçilmez güzelim Çin porselenlerinin depolarda durmasına içtenlikle üzüldük.
Ve sarayın içindeki, sevgili Vedat Başaran'ın açtığı, ama artık başında olmadığı Karakol Lokantası'ndaki fahiş fiyatları görünce, vazgeçtik. Bildik bir yerin, Tarihi Sultanahmet Köftecisi'nin emin ve güvenilir tadına ve makul fiyatlarına kendimizi teslim ettik.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.