Kayyum atamalarında muhalefete düşen...
Diyarbakır, Van ve Mardin belediye başkanları dün görevden alınarak yerlerine kayyum atandı. Gerekçe, haklarında "silahlı terör örgütü kurma ve yönetme," ve "terör örgütü propagandası yapma" suçlarından yürütülen çok sayıda soruşturma ve kovuşturmanın olması. "Geçici bir tedbir" olarak görevden uzaklaştırılan üç isme yöneltilen suçlamalar, PKK terör örgütü ile aralarına mesafe koymadıklarına işaret etmekte:
2016'da başlayan bu uygulama PKK'nın belediyelerden militan, lojistik ve finans sağlamasını engellemeye matuf. Yani, bölge halkını terör örgütünün tasallutundan koruma amacıyla yürütülen terörle mücadelenin bir parçası.
Demokratik bir devletin vatandaşlarının güvenliğini sağlama çabası.
Bekleneceği üzere, görevden almaları muhalefet "seçilmişlere siyasi darbe", "demokrasi dışı, faşizan" uygulama söylemleri ile karşıladı. Seçimlerden henüz "dört ay geçtiği" ve "aynı şeyin Ankara, İstanbul ve İzmir için de" yapılabileceği söylendi. Anlaşılan bu defa hükümet, PKK ile ilişkileri görür görmez bekletmeden hemen harekete geçti. Ve diğer HDP'li belediyelere terörle aralarına mesafe koymaları yönünde güçlü bir mesaj verdi. PKK'ya militan, lojistik ya da finans desteğinin verilmesini engellemek, HDP ile ittifak sonucu kazanan CHP'li büyükşehir belediye başkanlarının da demokratik sorumlulukları arasında.
Şiddet övüldü ve meşrulaştırılmaya çalışıldı.
Bu sebeple güneydoğunun il ve ilçelerinde hendeklerin kazıldığı dönemde bazı HDP'li vekillerin dokunulmazlıkları kaldırıldı, bazı belediyelere de kayyum atandı.
Şimdi bu son kararla, devletin terörle mücadeledeki kararlılığı yeniden vurgulandı.
Hem de HDP çizgisinin sürekli demokratik sınırları aşmasına rağmen... Irak ve Suriye'de PKK'nın dış aktörlerin desteğiyle bu denli tehdit oluşturmasına rağmen... O halde, CHP ve İP'ye düşen, iktidarı suçlayarak HDP'nin sorunlu uygulamalarını cesaretlendirmek değil.
Aksine, HDP'nin terörle arasına mesafe koyması için elini taşın altına koymaları.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.