Kemal Aşk doğayı sevmeyi öğretti
Eskiden araba da yoktu. Güneşin doğmasıyla yollara düşer, işyerine yaya gider gelirdik. Yamaçtaki bentlerin üstüne kara duvarlar örerdik. Kazıklar çakar, dallarla kazıkların arasını örerdik, yamaçlardaki su ve toprak aşağı kaymasın diye. Gıj Gıj çıplak, kayalık, taşlık bir yerdi. Kayaları dinamitlerle patlatıp, yamaçlara paralel hendekler eşerdik. Toprak olmadığı için aşağıdan katırların, atların sırtlarında toprak getirir, çam ağaçlarını diğer fidanları öyle dikerdik. Diktiğimiz fidanların çevresine orada bulunan taşlarla duvar örerdik. Ağaçları dikince işimizde bitmiyordu. Yaz boyu katırların sırtında getirdiğimiz sularla fidanları suluyorduk.
Her fidana bir hasta, küçük bir bebek gibi bakıyorduk. Bir fidan kuruduğunda günlerce acı çeker, geceleri gözümüze uyku girmezdi. Çam, akasya, iğde, mahlep ve diğer meyve ağaçlarını dikerdik. Haç dağında Geyras'ta aylarca çalıştık. Geyras ve Sivas'a doğru olan yerlerde binlerce kiraz, vişne ağacı diktik. Kemal Aşk'ı bir baba gibi severdik. O da bizi evlatları gibi korur ve kollardı.
Kemal Aşk'tan doğayı sevmeyi ağaç ve çeşitlerinin adlarını ne işe yaradıklarını öğrendik. Çevremizde bulunan yüzlerce çiçeğin adlarını, insana faydalarını öğrendik."
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.