İğne Deliğinden
İzmir'in çok yönlü kültür insanı, İzmir Devlet Tiyatrosu oyuncusu ve yönetmeni, İzmir Devlet Konservatuar'ında şan eğitimi almış, çocuk şarkıları ile öne çıkmış, Muammer Sun'un öğrencisi, İzmir araştırmacısı yazar Yaşar Ürük'ün "İğne Deliğinden İzmir" adlı yeni kitabını okuyorum. (Yakın Kitapevi yayını olarak çıktı.) Bugüne dek 11 tiyatro oyunu yazan, 25 oyuna sahne müziği yapan, 1 konçerto ile 12 senfonik eseri besteleyen Yaşar Ürük; 1973 yılından günümüze başta İzmir araştırmaları olmak üzere yazın alanında üretmeyi sürdürüyor, 13 kitabı var. Çok sayıda ödüle layık görülen Ürük, eski İzmir fotoğrafları üzerine yaklaşık otuz bin görsellik ciddi bir arşive sahip. Ürük, övülecek bir iş daha yaparak; 2000 yılından bu yana çektiği 105 bin İzmir fotoğrafıyla gelecek için kentin belleğinde iz bırakıyor.
Okudukça İzmir'in yakın ve uzak geçmişinin, ne büyük zenginliklerle, ne güzel bir kültür hazinesiyle bezendiğini, o yıllarda bile ne çok renkli ve evrensel bir şehir olduğunu, derinden hissediyorsunuz. Kente duyduğunuz aşk gibi aidiyet duygusunun da, hiç boşuna olmadığını bir kez daha anlıyorsunuz. Kitap kısacık bir anlatıyla, Konak adının nereden kaynaklandığı sorusuna yanıtla başlıyor. Konak, İzmir'in en önemli kamusal mekanı.
Çoğumuz "Konak" adının 1872 yılında yapılan, günümüzde de kullanılan hükümet konağından geldiği bilgisine sahibizdir. Ama esas hikayesi başka:
Ceset Midilli'ye gömülürken, Mehmet Bey'in kellesi padişaha yollanıyor.
Mehmet Bey, yakışıklı bir adam. Rivayete göre, Sultan Mahmut kanlı başını aldığında, Hacı Mehmet Bey'in yüzünün güzelliğinden etkileniyor ve yapılan işten büyük üzüntü duyuyor.
Katipoğlu Mehmet Bey'in ölümünden, iyi ilişki kurduğu azınlıklar ve Rumlar da, büyük üzüntüye kapılıyor. Kısa zaman sonra Katipoğlu türküsü, ağızdan ağıza yayılıyor. Türkü;
"Ben Katipoğlu'yum, yoktur menendim, (Osmanlıca 'benzer' anlamında)
Taktılar boynuma yağlı kemendim,
Yazık değil mi Paşa efendim." diye başlıyor.
Yaşar Ürük'ün kitabı, gazetelerden derlediği, zaman dehlizlerinde yitip gitmiş, hüzünlü, gülümseten, renkli hikayeleri de bize aktarıyor. Kitap bazen Alaçatı ile Sakız arasındaki tutkulu bir aşk köprüsünü, bazen bir türlü sadece kendisine ait olmadığı için çok sevdiği adamı tek kurşunla öldüren Katina'nın trajedisini gün ışığına çıkardığı için de, çok ilginç.
İzmir ne büyük, ne esrarlı bir şehir. Yaz, yaz bitmiyor.
Yazılacak ne çok hikayesi var, kocaman ve güzel İzmir'in. Yaşar Ürük'e teşekkür etmek gerekli, bu hikayelere değerli bir katkı sağladığı için.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.