Hayat Notları: Üstünlük
Hayat akıp gidiyor. Ve herkesin birbirine üstün olmaya çalıştığı, garip bir dünyada yaşıyoruz. 'Üstünlük' nedense insanları rahatlatıyor.
Tam bir nevrotik güç bağımlılığı var gündelik hayatımızda. İnsanlar, insan olmanın yalın bir eşitlik duygusu üzerinde şekillendiğini bilmiyor sanki. İnsanlar, gerçek anlamda insan olmanın, ancak insanların eşitliğinde yüceldiğinin çok farkında değiller gibi...
Çünkü yarın ne olacağı hiç belli olmaz. Hayattaki koşullar her zaman değişken.
Bu konuda ders almamız gereken eski bir anlatıyı da aktarayım:
Doğanın kendi yasasıyla bu göllerin oluşumuna tanık olan o bölgenin Afrikalı yerlilerinin, göllerin hikayesine ilişkin sözleri şöyleymiş:
"Sular yükselince balıklar karıncaları yiyiyor... Sular çekilince de karıncalar balıkları..."
İnsanın yazgısı ise doğanın ve hayatın kendisinde... Ama önemli olan, insanın doğasına uygun olan, başkasından üstün olma peşinde koşmak yerine, hayatının hakkını vermesi.
Bilmeyen ve bilmediğini bilen çocuktur, ona öğretin;
Bilen ve bildiğini bilmeyen uykudadır; onu uyandırın;
Bilmeyen ve bilmediğini bilmeyen aptaldır, ondan sakının;
Bilen ve bildiğini bilen liderdir, onu takip edin.
Ne güzel özetlemiş bilmenin özünü...
Hep birlikte dişi aslana gidip danışmışlar.
"Sen kaç çocuk doğurabiliyorsun?" diye sormuşlar.
"Bir" diye yanıtlamış aslan. Devam etmiş:
"Ama ben hep aslan doğururum."
Yani her zaman, nitelik nicelikten daha önemli...
Ve "düzgün yürüsene" diye uyarmış.
"Pekala anne" demiş yavrusu. Sonra da:
-"Önce sen önümden düzgün yürü, ben seni takip ederim" diye eklemiş.
İnsanın önce kendi aynasına bakması hep zordur.
Demek ki önce hep kendimize bakmalıyız. Sonra başkalarına.
Antik dönemin Yunan Filozofu Anaksagores'e ölüm döşeğinde yatarken, öğrencileri nereye gömülmek istediğini sorarlar:
-Atina'ya mı, yoksa doğduğunuz köye mi? Filozof:
-Fark etmez, der. Nasıl olsa öbür dünya her yerden aynı uzaklıkta
Öyle değil mi?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.