CHP, dindar kesimle barıştı mı?
Batı'da aristokrasiye, süzme estetik zevklere ve entelektüel derinliğe denk gelen elitizm, bizde Kemalist refleksle aynıymış gibi gösteriliyor.
Hem Kemalist hem laikçi hem de CHP'liysen senden 'elitist'i yok zaten(!)
Aslında elitist ve Beyaz Türk refleksinin tam karşılığı, kendi toplumuna karşı duyulan kibir ve onları hakir görme olarak özetlenebilir.
Haşmet Babaoğlu son 3 yazısında bu sahte "Beyaz Türk" kavramının gerçek anlamını derinlemesine irdeleyip harika tespitler yaptı. Babaoğlu'nun özellikle "Acınacak haldesiniz!", "Bir "kültürel sınıf"ın çöküşü!" ve "Bırakın analizi manalizi, gerçek hep ortada!" başlıklı yazıları, bu konuda bildik sosyolojik klişeleri ters yüz ediyor. Okumanızı öneriririm.
İşte bu 'Elitist refleks'in yıllardır oyunu alan CHP, tabanındaki 'cahil halk' algısıyla aynı pararlelde siyaset yürüttü hep.
Bu siyasetin işe yaramadığını, bu tepeden bakmayla iktidara yürümenin imkansız olduğunu en sonunda anladılar.
CHP içerisinde de bu elitist kibirden rahatsız olan az da olsa demokrat isimler var ama genel kitleden çekindikleri için sesleri çıkmıyor. Partideki bu 'elitist' tavır, dindarlara yönelik her açılıma alerji duydu. Ta ki 17 Aralık Operasyonu'na kadar.
17 Aralık operasyonundan sonra CHP, Cemaat ile el ele vererek hem dindarlarla barıştığı hem de onların oylarını kapacağı vehmine kapıldı.
Emekli müftüleri aday göstermek, laiklik üzerinden slogan atmamak gibi işler de yaptılar.
Oysa Cemaat tabanı, dindar kesimin çok az kısmına tekabül ediyordu. Yani CHP'nin barışması gereken zannettiğinden çok daha büyük bir kitle idi. Ayrıca seçim gösterdi ki Cemaat tabanı, CHP'ye çok da teveccüh göstermemiş.
Yıllardır Cemaat düşmanı yayınlar yapan CHP medyası, bu süreçte Cemaat'e tek kelime etmedikleri gibi onları öven yazılar, haberler yayınladılar.
Kısaca, CHP ve Cemaat ortaklığı, kendileri yalanlasa da tüm belgeleri ile internet hafızasında hala duruyor.
30 Mart seçimi için hazırladıkları reklamlarında, başörtülü bir teyzenin "Oyumu Sarıgül'e veriyorum" demesi ve reklamlarda bolca başörtülü insanların kullanılması, ne yazık ki CHP'nin dindar kesimle barıştığını göstermiyor.
Yakın dönemde dindar kesim için çok önemli olan bazı değişikliklerde CHP'nin tavrını hatırlayalım mesela.
Eğer CHP dindar kesimle barışmak isteseydi şunları yapabilirdi:
"4+4+4 eğitim sistemini Anayasa Mahkemesi'ne götürmek yerine destek verirdi.
Yıllardır kamuda bir zulüm haline dönüşen başörtüsü yasağına itiraz ederdi.
Yakın zamana kadar Barolara bile giremeyen başörtülü avukatların yanında durabilirdi.
CHP, karşıtına sövmek yerine kendini anlatan yeni bir dil geliştireceğine, toplumda uzlaşma sağlayacak bir dil tutturacağına hep eleştirdiği kutuplaşmaya hizmet eden bir dile sarıldı.
Seçimden sonra açıklama yapan Kılıçdaroğlu'nun dili bile oldukça sertti ve uzlaşma yanlısı bir dil değildi. Kılıçdaroğlu, "Biz nerde hata yaptık" diyeceğine, suçu yine Erdoğan'a atma kolaycılığına sığındı.
Bu dilin değişmesi ve yeni bir muhalefet anlayışının Türkiye'de oluşması şart oldu artık. Kılıçdaroğlu ve genel olarak muhalefet, iktidar eleştirisinin sövgü ve hakaret olmadığını öğrenmek, projeleri ile topluma kendilerini ifade edecek bir dili oluşturmak zorunda.
Tabi bu toplumun huzurunu düşünüyor ve iktidara gelmek istiyorlarsa...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.