Aslında filmin galasına koşa koşa gitmeme neden olan, yıllar sonra Türker İnanoğlu'nun 'yapımcı' olarak bir sinema filmine imza atıyor olmasıydı. Belli ki hikaye çok hoşuna gitmiş, prodüksiyona çok inanmıştı. Film, herkesin yaşam standartlarına gıpta ettiği ünlü bir inşaatçının, içine düşen ölüm korkusu nedeniyle hayatını kendi kendine nasıl alt üst ettiğini hikaye ediyor. 'Aziz' adlı baş karakter, adı her ne kadar anılmasa da Ali Ağaoğlu'na alttan alta matrak göndermelerde bulunuyor. Filmde beni en çok etkileyen ise Şevket Çoruh'un müthiş performansı oldu. Rol için en az 10-15 kilo almış. Başına da bir peruk geçirmiş. İlk dakikalarda onu Cem Yılmaz niyetine izledim. Görüntüsü, mimikleri, vücut dili bu kadar mı benzer yahu! Hande Katipoğlu'nun sevimliliğine bayıldım. 'Botoks güzeli' karakteri ile Tuba Ünsal rolünü büyüttükçe büyütüyor. Timur Acar ülkenin en yetenekli komedi oyuncularından biri ama nedense hep iki adım geride tutuluyor. Burak Sağyaşar sağlam adımlarla yeni jön olmaya doğru ilerliyor. Bu yakışıklılık, bu karizma, bu sevimlilikle başrolden daha fazla uzak kalamaz. Ve Dilber Ay... Flash TV'de parmaklıklar arkasında program yaparken 'Allah kurtarsın' dediğimiz, talk show programlarının yıldızı emektar oyuncu; rol yeteneğinin mazide kalmadığını dosta düşmana ispatlamış. Çıtır çerez kıvamındaki Hayat Sana Güzel, hafta sonu yapacak daha cazip bir programı olmayanlar için 1.5 saatliğine yaşamın hayhuyundan, kirinden, kasvetinden arınmanın en kestirme yolu. Gidin ve 'güle güle' izleyin...