Ah şu bizim reklamlar...

Evet; dizileri, filmleri, yarışmaları en heyecanlı yerlerinde kesip keyfimizi kaçırıyorlar ama onlarsız bir televizyon dünyası da düşünemiyorum. Hem bunca programın evimize taşınmasında finans desteği sağlıyorlar, hem de bu köşenin yazarına çokça yazı malzemesi sunuyorlar.
Bu vesile ile son günlerde dikkatimi çeken birkaç reklamdan söz edeceğim:
KONMAK MI, YAPMAK MI?
Türk Hava Yolları'nın son reklamı, pek etkileyici. Şartlar ne kadar zorlu olursa olsun, çocukların hayal kurmaktan asla vazgeçmemeleri gerektiğini anlatıyor. Kentlerine uçak inmesi özlemiyle yanıp tutuşan miniklerin gayretleri gerçekten de çok sevimli. Sonunda şehirlerine gerçek bir havaalanı inşa ediliyor ve koca THY uçağı süzüle süzüle iniyor... Dış ses diyor ki, "Türkiye'de uçamadığımız tek bir yer kalsa, dünyada en çok noktaya uçmuşuz, ne fayda?" Mesaj anlamlı. Ama havaalanına konmak kadar, o havaalanını inşa etmek de önemli değil mi? Tabii ki dünyadaki gururumuz THY ile övünüyoruz. Ama asıl o havaalanlarını mütevazı kentlere inşa edip oraların medeniyet seviyelerini yükselten, uzaktaki kentleri 'ulaşılabilir' hale getiren yönetimlere teşekkür etmek gerekmiyor mu?
İzdivaç programlarının hayatımıza nasıl doğrudan etki ettiğini, nasıl yaşamımızda giderek daha büyük yer kapladığını gösteren ise Türkiye Finans'ın yeni reklamı oldu.
Hande Katipoğlu'nun bir izdivaç programı sunucusunu canlandırdığı reklamda, kredi başvurusu yapan müşteri ile banka temsilcisi paravanın iki tarafında yer alıyor. Yani izdivaç programlarında olduğu gibi 'isteyenin bir yüzü kara' durumu... Neyse ki 'elektrik alışverişine' gerek kalmadan işin sonunda 'mürüvvet' görünüyor.
Eh, bu evlilikten doğacak çocuğun adı da 'faiz' oluyor herhalde! Bu arada Hande Katipoğlu izdivaç programı sunuculuğu arifesinde antrenman mı yapıyor ne?
Haydi hayırlısı...