Ava giden avlanır
Ancaaaak...
Firmalar, tekliflerini bir anda geri çektiler... Sebebi, Axelle'in ölü bir av hayvanının başında çektirdiği fotoğraftı. Firmalar, avlanan ve avcılığı savunan birini 'reklam yüzü' olarak kullanmak istememişlerdi.
İşte, yabancıların 'hayata' saygı duruşlarının resmi... Bizde hangi genç ve güzel kız, sırf avcılıkla ilgileniyor diye iş kaybetti, dizi kadrosundan çıkarıldı ya da reklam sözleşmesi feshedildi, hatırlayan var mı? Hatta bizde tam tersi olur. Böyle bir hobisi(!) olan genç kızın fotoğrafları, magazin sayfalarını boy boy süsler. Ve kaçınılmaz olarak halkla ilişkiler çalışması da, iş potansiyeli de artar... Avcı dostlarım hiç kusura bakmasınlar. Bir canlıyı sadece spor amaçlı öldürmek benim hayat görüşümle asla bağdaşmıyor. Bana göre insan ile hayvanı birbirinden ayıran en dramatik özellik, hayvanların asla 'zevk için' öldürmemeleri...
Efendim; avlanan kişi, doğayı daha yakından tanır, ona daha çok saygı duyarmış falan filan... Dağ bayır dolaşırken eline tüfek yerine değnek alsan da doğa ile aynı oranda yakınlaşabilirsin, değil mi? Hiç unutmam, 19 yaşında arkadaşların ısrarıyla bir av partisine katılmıştım.
Elimde tuttuğum tüfek yüzünden mutsuzluğumu fark edince silahı benden alıp elime bir değnek tutuşturdular.
Dediler ki, "Sen bizden önde yürü, çalılara değnekle vur, kuşlar kalksın, biz de vuralım..." Yani bana resmen 'av köpeği' muamelesini reva gördüler. Ama avdan mutsuz bir insan değil, mutlu bir köpek olarak döndüm. Çünkü sakarlığım ve gürültücülüğüm yüzünden bizimkiler hiçbir şey vuramadılar... Bir de avlanmanın, dolaylı yoldan kişisel silahlanmaya dayanak oluşturduğu kanaatindeyim. Gazetelere bakıyorum da, eski koca cinayetlerinin çoğu pompalı av tüfekleri ile işleniyor...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.