Vahşi Batı'nın masumiyeti
TRT'nin bu geleneği 40 yılın ardından sürdürmesi öyle hoşuma gitti ki...
Sonra kovboy filmlerine ev sahipliği yapan bölgeye neden 'Vahşi Batı' denildiğini sorgulamaya başladım.
Orada kafa kesen kimse yoktu ki!
Kovboylar birbirlerinin arkasından iş çevirmiyor, tuzak kurmuyor, sinsi entrikalara girişmiyorlardı. Birbirleriyle hesaplaşmak istediklerinde kasabanın ana caddesinde karşı karşıya gelip mertçe düello yapıyorlardı ve hiçbir kovboy filminde kötüler cezasız kalmıyordu...
Oysa bugünün mafya dizilerinde âlemin en kötü adamı, iki hafta sonra kahramanımızın sağ kolu haline gelebiliyordu. Hiçbir kovboy filminde bir çocuğa tecavüz edildiğini görmemiştim.
Kadına şiddet bir yana, en kaba sığır çobanı bile bir kadın gördüğünde şapkasını çıkarıp, onu nazikçe selamlıyordu.
En azılı haydutlar bile Allah'ın evi olan kutsal ibadet yerlerine bomba ile saldırmıyordu. 'Vahşi' olarak nitelenenler ise genellikle yerliler yani Kızılderililer'di.
Evet, kafa derisi yüzmeleriyle meşhurdular belki ama bunu 'koleksiyon' için yapmıyorlardı.
Dertleri; topraklarını, ekinlerini, hayvanlarını acımasızca yağmalayan Beyaz Adam'ı korkutup ülkelerinden kovmaktı.
O gün Kızılderililer'e 'vahşi' diyenler, bugün engelli Filistinli çocuğu yere yatırıp kelepçeleyen İsrail askerini görseler ne derlerdi acaba?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.