Peki ya hırsız?

Maç öncesi tribünlerden edilen küfürlere tepki olarak maça çıkmayan kaleci Volkan Demirel, pek çok spor yazarı tarafından adeta 'vatan haini' ilan edilip kıyasıya eleştirildi.
Evet, sırtına milli formayı geçiren her profesyonel sporcu dış etkilere kulağını tıkayıp görevini yerine getirmek zorunda.
Ama futbolcu da insan, onun da duygularının bir kırılma noktası olabilir.
Zira futbolcu olmak, arenada gladyatör olmak değil.
Bu küfür olayını bir türlü çözemedik. 30 yaşında evli barklı adamın 10 metreden anasına, avradına, bacısına sövülüyor. Adam isyan edip sahayı terk ediyor. Aradan dakikalar geçiyor. O tribünde bir tane polis yok. Televizyon görüntüsü ya da güvenlik kamerası kaydı ile gözaltına alınan tek kişi olacağını da sanmıyorum...
Seyirci, Brezilya maçında Milli Takım'ı yuhaladı.
Dalga geçip 'Oley' çekti. Buna 'seyircinin protesto hakkı' diyoruz da, anasına küfredilen oyuncunun 'seyirciyi protesto hakkına' niye sahip çıkmıyoruz?
Bir de Fenerbahçe kulübünde görevli oldukları iddia edilen korumaların maç sonrası basın mensuplarına saldırısı var ki, futbolun çivisinin nasıl çıktığının en somut delili. O korumalar ve onları orada görevlendirenler mutlaka utanmalı.
Ama Fenerbahçeli futbolcuları bir milli maça yanlarına özel güvenlik alarak gitmek zorunda bırakanlar daha çok utanmalı...
Evet, evin kapısı ardına kadar açık, mücevherler ortalık yede bırakılmış; iyi de, 'hırsızın' hiç mi suçu yok?