Deney hayvanı değilim!
Salı gecesi geç saatlerde Show TV'deki Gece Treni filmini izlerken bu konudaki tüm hoşgörümü ve iyi niyetimi kaybettim. Kendimi bir laboratuvarda hapsedilmiş kobay (deney faresi) gibi hissettim.
REKLAM DEĞİL, ÇİN İŞKENCESİ!
Hani şu dizilerin, filmlerin son 10 saniyesi öncesinde ekrana gelen ve artık alıştığımız(!) o reklam kuşakları var ya, işte onlardan biri yayına girdi. Filmin tüm anlamı, o 10 saniyelik final sahnesine bağlı olduğu için ister istemez kumanda aletimi sehpaya bırakıp reklam kuşağının bitmesini beklemeye koyuldum. Ama reklam kuşağı değil, sanki Çin işkencesi gibiydi.
Çin işkencesi nedir? Ağzından gizli bilgiler alınmak istenen tutuklu, sırt üstü bir musluğun altına yatırılır. Başının üzerinde uzun aralıklarla 'tıp, tıp' diye damlatan bir musluk vardır. Su damlası, o kişinin alnına her düştüğünde sanki kafasına demir sopayla vurulmuş gibi hisseder. Ama en kötüsü, damlanın çarptığı an değildir. Ne zaman düşeceğini beklerken geçen o sinir bozucu süredir. Ben de işte aynen öyle hissettim.
Bir ağda bandı reklamı, hemen arkasından bir topuk törpüleme aleti reklamı... Biri bitiyor, hemen arkasından diğeri başlıyor... Biri beş, diğeri tam dört kez ardı ardına ekrana geldi. Yani reklam yayınlamadılar da sanki o iki markayı canlı canlı beynime mıhlamaya kalkıştılar.
AYNI REKLAMI BEŞ KEZ İZLETMEK
Yahu bununla ilgili bir reklam yayın yönetmeliği yok mu? Aynı reklam art arda aynı kuşakta kaç kez yayınlanabilir? Örneğin, bir reklamda aynı kelimeyi arka arkaya üçten fazla kullanmak yasaktır. Çünkü bu, izleyiciyi şartlı reflekse bağlamak üzere, Pavlov'un köpeklerine reva gördüğünden farklı bir uygulama değildir. Peki aynı reklamı yedi dakika içinde beş kez izletmek?
Buradan tüm ekran başı işkencesine maruz kalanlar adına haykırıyorum: Ben kobay değilim!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.