Atatürk ile televizyon üzerine sohbet
Bu düşün gerçek olmasına imkan yok.
Öyleyse ben de bu röportajı 'hayalimde' yaparım. Bir televizyon yazarı olarak bu güzel güne özel bir anlam daha kazandırmak için...
İlme ve bilme ne denli yakın durduğumu bilirsiniz.
İnsanlığın yararına olan her icat önemlidir. Televizyon, özellikle dünyayı küçültmesi açısından son derece faydalı.
Onun sayesinde uzak diyarlardaki insanlar birbirlerinden haberdar oldu. Ancak televizyonun yararlı bilgileri paylaşmaktan ziyade, insanları uyuşturan ve sadece boşa zaman geçirmeye yarayan bir eğlencelik olarak kullanılmasını yadırgıyorum.
Ben kurtuluş mücadelesini başlatmak, ortak bir bilinç oluşturmak için aylarca Anadolu'yu karış karış gezdim, kongreler yaptım. Eğer benim zamanımda televizyon bu kadar yaygın ve etkili bir muhabere aracı olsaydı, daha kısa sürede çok daha fazla insanı, daha kolay bir şekilde arkamda toplardım.
Doğru tabii... Nasıl çatılmasın?
Ben bu ülkede kadınlara pek çok batı ülkesinden önce seçme ve seçilme hakkını verdim. Onlara layık görülen gündüz programlarına üzülüyorum. Nimete saygısı olmayan sofra tartışmaları, gelin kaynana kavgaları, aileye ve evlilik müessesine saygısız izdivaç programları...
Pek çok dizide eziyet gören, ağlatılan güçsüz kadınlar görüyorum.
Türk kadını bunları asla hak etmiyor.
Haber niyetine millete adeta zerk edilen zehirlerden de muztaripim. Bu ülkeyi bölmek, parçalamak isteyen yerli ve yabancı düşmanlarla işbirliği yapanları destekleyen taraflı haberlerden çok rahatsızım.
İnsanlarımın gerçeği görüp bilmeye her zamankinden daha fazla ihtiyacı var.
Ama haber bülteni kisvesi altında bulanık suda balık avlayanları görüp üzülüyorum.
Bir de televizyonda kullanılan dilin özensizliği beni kahrediyor.
Dil konusunda nasıl hassas olduğumu bilirsiniz.
Umarım milletim, kendi dilini televizyondan öğrenmek zorunda kalmaz.
Bugün yaşasaydım, hiçbir takımı tutmazdım. Tribünde küfürler, sahaya atılan bıçaklar, kulüp yöneticilerinin birbirleri hakkında söyledikleri ağza alınmayacak sözler, şike dedikoduları... Bir takım sahaya çıkıyor, 11'i de yabancı.
Stadyumda çalınan İstiklal Marşı'nı söyleyecek futbolcusu yok. Böyle bir zamanda ben nasıl takım tutabilirim ki!
Yaşasaydım, şu reyting denilen illeti bertaraf ederdim.
Çünkü televizyonu yararlı bir haberleşme aracı olmaktan çıkarıp sadece paraya tahvil ediyor. Televizyonu yoldan çıkartan da bu reyting belası. Her televizyon yöneticisi, akşam evinde çoluk çocuğuyla kendi kanalını izlerken vicdan azabı duymadığı zaman her şey hallolmuş demektir. Televizyonu; zengin tarihimizi, renkli kültürümüzü, sanattaki üstün yaratıcılığımızı anlatmak için kullanmalıyız.
Ne mutlu Türküm diyene...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.