50 bin m2'lik sette Osmanlı İstanbul'u
Televizyon tarihinin ilk Osmanlı polisiyesi olan dizinin İzmit'teki platosu, benzerlerine ancak Hollywood'da rastlayabileceğimiz kadar büyük ve detaylı düşünülmüş.
Dizide; 19'uncu yüzyılda dünya dengeleri yeniden kurulurken bir imparatorluğun yaşadığı değişime ve adalet savaşçılarının mücadelesine şahit oluyoruz. Bu mücadelenin geçtiği her yeri karış karış gezdim. Setin sokaklarındaki taşlar o dönemi en iyi şekilde yansıtabilmesi için özel olarak Kastamonu'dan getirilmiş. 270 bin metrekarelik alana inşa edilen 50 bin metrekarelik sette en çok ilgimi çekenler; tramvay ve at arabaları oldu.
DANIŞMANI 'LOST'TAN
Dizinin kamera arkasında da yıldız bir kadro görev yapıyor. Dizinin danışmanlığını; 'Lost', 'Prison Break' ve 'Revenge' gibi önemli dizilerin dünyaca ünlü yönetmeni Bobby Roth üstleniyor. Hollywood filmleriyle yarışacak aksiyon sahneleri ise 'Spider Man', 'Titanic' ve 'Er Ryan'ı Kurtarmak' gibi önemli filmlerde çalışan aksiyon sihirbazı Dusan Hyska'nın imzasını taşıyor. Dizinin makyaj danışmanlığını yapan Lorenzo da 'Charlie'nin Melekleri', 'Temel İçgüdü' ve 'Jaws 3' gibi onlarca filmin makyajlarını yapmış.
Bu dizinin bu kadar başarılı olmasındaki sır; kesinlikle herkesin çok mutlu çalışması. Sette oyunculardan asistanlara, sesçilerden ışıkçılara kadar herkes çok mutlu. Görsel teknikleriyle dudak uçuklatan 'Filinta'; seyirciyi adeta içine çeken bir masal dünyasını yaşatmaya devam ediyor.
Setten notlar
Fotoğraf çektirmek için oyuna giden tiyatroseverler(!)
Şimdi gelelim asıl meselemize... Prömiyere arkadaşına destek olmak için gelip, fotoğraf çektirip oyunun ilk yarısında çıkan ünlü tiyatroseverlere seslenmek istiyorum: Randevunuza mı geciktiniz? Yoksa 'Sanatsal faaliyetlerde ben de varım' demek için fotoğraf çektirmeye mi geldiniz? 'Kredi' oyununun en güzel yeri, ikinci yarısıydı. Hele bir sürpriz finali vardı ki, inşallah eşinizden dostunuzdan öğrenirsiniz de, dost meclisinde konudan geri kalmazsınız canım tiyatroseverler....
ÖKSÜRÜK ŞURUBU ŞART!
Tiyatroseverin iyisi sessiz olur, oyuncuya saygısı sonsuz olur, telefonun sesini kısar, hatta öksürüğüne, hapşırığına bile dikkat eder ki oyuncunun dikkati dağılmasın. Efendim bütün bir salonun öksürdüğü bir oyun düşünün... Herkes mi aynı anda hasta olur? Öksürük sesinden, oyuncuların sesini duyamadık desem, inanın abartmış olmam. Oyun çıkışı bir arkadaşıma bu durumu anlatırken 'Öksüren bendim, çok hastayım. Oyun da mı izlemeyelim?' dedi. 'İzle tabii canım ama gece yatmadan öksürük şurubunu içmeyi ihmal etme' dedim. Telefonunun sesini kapatan, sakız çiğnemeyen, ilk yarıda çıkmayan, sağlıklı tiyatroseverlerle buluşma dileğiyle....
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.