Bu dizide rol almamak saçmalık olurdu
Evet, 25 Aralık'tan beri çekimdeyiz. Yorucu geçiyor ama işini seven yorulmaz. Yorulsak da, beklesek de; ertesi gün sete gideceğim için çok mutlu oluyorum.
OKULDAN MEZUN OLDUM
'Kayıp Şehir' bittikten sonra yine başarılı bir işte yer alabilir miyim diye çok korkuyordum. Dizi bittikten sonra, o sezon başka bir şey yapmadım çünkü derslerim vardı; Beykent Üniversitesi'nde oyunculuk okuyordum. Tamamen sınavlara konsantreydim ve okuldan mezun oldum. Daha sonra gelen teklifleri değerlendirmeye başladım.
'Kara Ekmek'in en güzel tarafı sürekli bir aksiyonun olması. İlk olarak senaryoya ve oynayacağım role baktığım için karakterin bana çok şey katabileceğini düşündüm. Senaryo beni çok heyecanlandırdı. Babam da senaryoyu okudu, birlikte tartıştık. İlk başta 'Kayıp Şehir'de oynadığım 'Seher'e benzemesinden korktum açıkçası ama sonra senaristlerle görüştüğümde tatmin oldum.
Evet, ilk başta hemen ona sorarım çünkü babam dramaturg; İzmir Devlet ve Opera Balesi'nden emekli. İlk güvenebileceğim insan olduğu için babamla konuşurum.
TEPKİLER ÇOK GÜZEL
Olumlu baktı, o da sevdi. Zaten her zaman önce senaryoyu okur, düşüncelerini söyler ama kararı bana bırakır. O yüzden çok şanslıyım. Babamdan da olumsuz bir şey duymayınca bu diziyi kabul etmemek saçmalık olurdu.
Ben 10-11 yaşlarından beri 'Oyuncu olacağım' diyordum. Sanatçı bir babanın kızı olduğum için bu mesleği seçmem tesadüf değil. Onlar için de sürpriz olmadı.
Çok güzel tepkiler geliyor. Ailem İzmir'de yaşıyor, onlar da beğenmiş. Anneannem dizide tokat yediğimde ağlamış, o sahneden çok etkilenmiş.
ACIMASIZCA ELEŞTİRİRİM
İzlerim ve kendimi izlemeyi çok da severim. Kendimi acımasızca eleştirebiliyorum.
Oyuncu kadrosunun etkisi tabii ki yadsınamaz ama dizideki her şey çok gerçek. Seyirciler kendilerinden çok şey bulabiliyor.
'Mine' iyi yürekli, masum bir kız. Ailesi, özellikle ablası ve kardeşi onun için çok önemli. Zor bir baba ve üvey anneyle beraber kenar mahallede zor bir yaşam sürüyor ama bulunduğu yerde mutlu olmayı bilen bir kız.
HEDEFİM STAR OLMAK DEĞİL!
Çok güzel bir şey. Ben bunu dışarıdan göremiyorum tabii ama sanırım bunda okulun büyük etkisi var. Milli tenisçi olduğum için rahatlığım ve özgüvenim de oradan geliyor. 'Küçük yaşlarda çok başarılı işlere imza attım' gibi duyguya kapılmak istemiyorum. Daha mütevazı taraftan bakmaya çalışıyorum.
Çok ciddi bir sorumluluk hissetmiyorum açıkçası. Her şeyden önce kendi huzurumu düşünüyorum. Yaptığım işlerde huzurlu ve mutlu olduğum zaman başarının geleceğini düşünüyorum. Henüz bana inanılmaz bir sorumluluk yüklenmiyor. Star denilen yere ulaşmak için daha çok çalışmak lazım.
Hayır, yok. Mutlu olduğum işlerde, daha farklı rollerde yer almayı hedefliyorum.
BEN DE 'MİNE' GİBİ VİCDANLIYIM KÜÇÜK ŞEYLERDEN MUTLU OLURUM
Hayır yok, iki kardeşin arasındaki zıtlık da buradan çıkıyor zaten. Ablası 'Asiye', içinde bulunduğu durumdan kurtulmak isteyen, öfkeli bir kız. 'Mine' ise tam tersi, 'Burası bizim yuvamız, daha çok çalışarak durumu düzeltebiliriz' diye düşünen, gerçekçi bir kız.
Çok cesur bir davranış. Her ne kadar zor şartlarda yaşıyor ve zenginlik hayalleri kuruyor olsa da insan, başkasını yerine geçme fikrini hazmedemez.
Ben de onun gibi çok vicdanlıyım, küçük şeylerden mutlu olurum.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.