Siyam ikizleri gibi her yerdeyiz
ALİ ATAY: Sıcak bir mahalle hikayesi anlatıyoruz. Her mahallede olan insanların hayatını anlatıyoruz aslında. Mahalle sayısı düştükçe biz onlara yükleniyoruz televizyondan. Çok normal ve sıradan insanları oynamaya çalışıyoruz.
ABSÜRT BİR İŞ DEĞİL
A.A.: Hayır, absürt değil bizim işimiz çünkü televizyonda absürt yapılmaz. Kendine has dili olan alternatif bir komedi yapıyoruz.
A.A.: Ben aslında seyirciden çok kendi istediğim şeyleri yapmaktan zevk alıyorum. Seyircinin istediklerini takip edersek çuvallarız bence. Ben neye gülüyorum, neyi yapmak istiyorum onun peşindeyim. Birilerinin zorlamasıyla ya da beklentisiyle değil mutlu olduğum şeyleri yapmaya çalışıyorum.
A.A.: Ben 'Can' karakterini canlandırıyorum. 'Can', Aslı Enver'in oynadığı 'Zeynep'e aşık ama platonik olarak. Ertan Saban'ın oynadığı 'Babür' karakteri de bu konudaki en büyük destekçisi. Öner Erkan'ın oynadığı 'Güneş' de, 'Can'ın 'Zeynep'e ulaşmasını engellemeye çalışacak. Ben 'Babür' kaynaklığında mutluluğun formülünü bulmaya çalışacağım. 'Mutlu ol yeter' dediğimiz şeyi 'Babür' temsil ediyor. Babür karakteri fenomen olacak.
ERTAN SABAN: Nereden geldiği belli olmayan bir adam 'Babür'. 'Can'ın en büyük destekçisi. 'Zeynep'e ulaşması için ona yardımcı olmaya çalışıyor. Ben bu platonik aşkın arabulucusuyum.
A.A.: Bence romantik değil. Romantik olamadığı için kara sevdaya düşmüş, çocukluk arkadaşına aşık. İçinden çıkılmaz bir hal, ultra platonik bir durum var; açılamıyor bir türlü.
A.A.: Hayır kırmayalım bu algıyı, neden kıralım ki? Bundan hiç rahatsızlık duymuyorum. Ben bu dizide 'Babür'ü de oynayabilirdim, 'Güneş'i de oynayabilirdim ama istemedim. Çünkü aslolan şey ne oynadığın değil, ne anlattığın. Yapışacaksa üstüme 'Mecnun' yapışsın arkadaş; dünyanın en tatlı karakteri. O yüzden hiç dert etmiyorum. Ayrıca ben normalde de böyleyim. 'Mecnun'un sıkıntılarını yaratan da benim. Bana ait bir şey bu.
SEKİZ YILLIK SEVGİLİYİZ
A.A.: 'Mecnun' etkisini yaratan ben değildim, anlattıklarıydı. Orada 'Mecnun' bendim, bu dizide 'Can' da benim. Ben bana ait olmayan tepkiyi vermem. O tuhaflıkların içindeki salaklıkları ben kendi hayatımda yaşıyorum.
E.S.: Gayet iyi. Bu ekiple güzel olmama ihtimali yok. Tuhaflıkları olan bir şey çekiyoruz. Bunu yaratırkenki o süreç çok eğlenceli.
E.S.: Biz siyam ikizleriyiz, her yerde beraberiz. Güvendiği kardeşinle bir şeyler yapmak istiyor insan. Bu bir projeye 'Evet' demek için yeterli mi, değil tabii ki. Doğru insanlarla, doğru ekiple çalışmak önemli. Biz arkadaşlığımızı kamera arkasına da taşımayı başardık.
A.A.: Biz sekiz senelik sevgiliyiz Ertan'la. Osman Sınav'ın 'Kılıç Günü' dizisinde tanıştık. Oyuncu arkadaşın bir süre sonra senin annenbaban oluyor sette. Çünkü evde geçirdiğin zamandan çok işte vakit geçiriyorsun. Karşında egosu olmayan biri de varsa, o güç muhakkak yerine ulaşıyor.
A.A.: Mutluluk sevdiğin işi yapmaktır.
A.A.: Evet kesinlikle. Ben oyunculuğu iş olarak görmüyorum. Meslek olarak görürsem bu işi yapamam. "Ben bu işi yapayım, paramı alayım" dediğim işlerde muhakkak patatese bağlamışımdır. O yüzden akışına bırakıyorum. Kendime hedef koymuş olsaydım, gerçekleştirmezdim. Mesela Onur Ünlü'yle 10 bin kişiye konser vermenin hayalini kursaydık, otururduk.
SİNEMA BENİM ÇOCUKLUK HAYALİMDİ
A.A.: Seneler önce kendi hikayemizi yazdık... Makedonya'ya gidecektik Ertan'la birlikte. 'Giderken bir şeyler çekelim, çektiğimiz şeyin de bir hikayesi olsun bari' dedik ve senaryoyu oluşturduk. Sonra iş buraya geldi.
A.A.: Komedi gibi duruyor uzaktan ama tam değil; bir kardeşlik hikayesi. İki kardeşin babalarının vasiyeti üzerine ilk defa bir araya gelişini ve yaşadıkları olayları anlatıyor.
A.A.: Sinema benim çocukluk hayalim. Yönetmenlikten, şu ana kadar aldığım bütün zevklerin üstünde bir zevk aldım. Filmi izleyen seyirciler eğer bana bir ehliyet verirlerse, yönetmenlik yapmaya devam etmek isterim. Yazdığın şeyi düşündüğün gibi aktarmaya çalışmak olağanüstü bir his.
A.A.: Çok büyük mutluluk yaşadık. Başka festivallere de göndereceğiz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.