Kariyerimde cesaret isteyen bir noktadayım
Güzel oyuncu Aslı Enver, atv'de pazar akşamları ekrana gelen 'Mutlu Ol Yeter'le ilk kez komedi deneyimi yaşıyor. Dizide Ali Atay'ın oynadığı 'Can'ın platonik aşkı 'Zeynep'i canlandıran Enver, GÜNAYDIN'ın sorularını yanıtladı...
Herkes çok beğendi; sıcak ve eğlenceli bir dizi olduğunu söylüyorlar. Biz de çekerken eğleniyoruz. Bunun seyirciye yansıyıp yansımayacağını merak ediyorduk, yansımış.
KOMEDİ YENİ BİR MACERA
Aslında hiç bu tür işler yapmıyorum ama izlemeyi seviyorum. Daha önce de hiç komedi türünde bir işe girişmedim. Hep dram ağırlıklı projeleri tercih ettim. En son dizim çok uzun sürmedi. Hemen üstüne yine aynı şekilde bir iş yapmayı istemedim. Yaza giriyoruz, daha eğlenceli bir dizi olması bakımından 'Mutlu Ol Yeter'i tercih ettim. Okuduğum şey çok hoşuma gitti açıkçası.
Aslında drama alışkın bir oyuncu olduğum için komedi senaryolarını çok sezemem ve nasıl bir şey çıkacağını bilemem. Ama Ali Atay'ın ve Ertan Saban'ın komedi anlayışını sevdiğim için, oyuncu kadrosu da çok etkili oldu.
Genellikle ters köşe projeleri tercih ettim. Komikliğin ayarı var; Ali ve Ertan'ı izledikçe, neyin nerede fazla kaçacağını sezmeye başladım. Onlara bakıp ayak uyduruyorum. Onlar bu işi çok iyi yapıyor. 'Burayı abarttım mı, yoksa çok mu düz aldım?' diye soruyorum sürekli. Öğrenme süreci yaşıyorum. Komedi benim için yeni bir macera. Kendini eğlenmeye bıraktığın zaman bir şekilde oluyor. 'Ben şu an komik olmaya çalışıyorum' dediğimde, o sırıtıyor. Oyunculukta yakalamayı çalıştığımız nokta doğallık. Hakikaten eğlenirsen ve gerçekten sen de gülersen, doğru ve doğal olan ortaya çıkıyor.
Öyle söylentiler var ama gözle görmeden inanmayın! Mizahı seven biriyimdir.
Dizi için absürt deniyor ama o kadar da absürt değil. Absürt tarzı seven biri değilim. Daha çok durum komedisi ve kara komediyi severim. 'Can' karakterinin gördüğü rüyalar var. 'Babür', absürt olarak çizilmiş ama aslında çok gerçek. Dolayısıyla yaşayan bir mahallede geçtiği için bana o kadar da absürt gelmiyor.
Sevdim, benimsedim. Ben dramı çok seviyorum. Ülkemizde çok güzel dramlar yazılıyor, hatta komediden daha güzel yazılıyor bence. Bana şu ana kadar içime sinen çok güzel bir komedi senaryosu gelmemişti. Ağır dram yapmayı çok seviyorum ama komediyi denemeden sevip sevemeyeceğimi, yapıp yapamayacağımı bilemezdim. Şu an öğreniyorum.
İlk üç-dört bölüm karakterin devamlılığı ve nasıl bir iş çıkarttığımı görmek için izlerim ama çok fırsatım olmuyor.
'Zeynep' üzerine çok fazla cümle kurabileceğim bir karakter değil. Sıradan bir Türk kızı... İki aşk arasında kaldığının farkında değil. Avukat ve 'Güneş'in (Öner Erkan) yanında çalışıyor. Çok tutarlı bir kız değil. Kafasına eseni yapıyor, anı anını tutmuyor. 'Zeynep', 'Can'ın kendisine aşk beslediğinin farkında değil. Çocukluk arkadaşı onlar. 'Zeynep', 'Mutlu Ol Yeter'deki mutlu olma sebebi.
Çocukluk arkadaşına acayip sevgi besleyebilirsin, o da sana karşı besler. Benim de 10 senelik arkadaşlıklarım var ve bana 'Ne kadar güzel olmuşsun' dediklerinde, 'Bir şey mi ima ediyor?' diye düşünmem. 'Can' ona "Gitme" derken, 'Zeynep' bunu aşkından dediğini düşünmüyor. 'Can'ın, kendisini 'Güneş'ten korumaya çalıştığını düşünüyor.
ÇALIŞKAN AMA İNEK DEĞİL
Hayır, değil. Gözü yüksekte olsa, daha başka bir hayat çizerdi kendine. Hâlâ annebabasıyla mutlu mesut yaşayan bir kızdan bahsediyoruz. Öyle büyük hırsları yok. 'Zeynep', mutlu olmak istiyor. Çalışkan ama inek değil.
Ben işime geldiği zaman çalışırım. Derslerimde başarılı olduğumu söyleyemem ama konservatuvarda görmeliydin beni! Çok iyi arkadaşlarım vardı; telefonda bana ezber geçip beni çalıştırırlardı. Bir şeyi sevdiğim zaman çalışırım. Mesleğimde de öyle olmaya çalışıyorum. Sıkıldığım ve hoşlanmadığım bir şeyse, ne olursa olsun ilgimi çekmez.
Mutlu olduğum işi yaptığım için şanslıyım. Sağlıklıyım, huzurluyum, güzel bir ailem ve iyi bir geçmişim olduğu için mutluyum. Elimdekiyle mutlu olmayı bilirim. Yani 'Mutlu olmam için şunun olması lazım' diyebileceğim bir şey yok. Tatlı yemek, iyi bir sahne oynamak gibi küçük şeyler beni mutlu eder.
RİSKLİ BİR YERDEYİM
18 yaşımdan beri çalışıyorum. Sevdiğim işleri yapma şansı yakaladım. İstemediğim işleri yapmak zorunda kalmadım. Şu anda kendi adıma riskli ve cesaret isteyen bir noktadayım. Şimdiye kadar iyi gittim. Bundan sonra neler olur bilemiyorum, hayat bu...
KENDİMİ ANNE OLARAK GÖREBİLİYORUM
Eşim Birkan'a (Sokullu). Bana gelen tüm işleri ona okuturum, danışırım. Onun zevkine ve görüşüne inanıyorum, güveniyorum. Beceremediğim bir şey olduğunda 'Keşke şunu şöyle yapsaydın' diye eleştirir. Eşimin oyuncu olmasının avantajını yaşıyorum.
Hayat bu, kısmet... Kariyer dediğin şey, iyi planlama demektir. Doğru planlamayla çocuk da yapabilirim. Şu an öyle bir kararım yok ama kendimi anne olarak görebiliyorum. Çocuk yapmayı tabii ki isterim.
Yaşlanma korkusu yaşıyor musunuz? Daha gelmedi öyle bir korku... '30 ol da görürsün' diyorlardı. Ben ne zaman 30 oldum anlamadım ki zaten. Şu an belirgin bir fark hissetmiyorum.
Hiç öyle şeylere gerek duymuyorum. Herkes kendi işini yapıyor. Marangoz çok iyi masa yapıyor diye havaya girerse nasıl olur? İnsanız hepimiz; işimi yapıyorum sadece.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.