'Abluka'nın bu kadar ödül alması bana da sürpriz oldu
Filmin bu kadar evrensel boyutta beğenileceğini hissetmemiştim. Bu kadar büyük övgüyle karşılaşıp hem Venedik'ten, hem de Asya Pasific'ten ödüller alabileceğini öngörememiştim. Filmi çekmeye başlarken Cannes, Berlin veya Venedik Festivalleri'nden birine gidebileceğimizi tahmin ediyor, 'Üçünden birine mutlaka gideriz' diye düşünüyorduk ama şu an gelinen nokta benim için de sürpriz oldu.
Bence 'Abluka'; kendi ülkesinin gerçekliğine, sıkıntılarına böyle evrensel bir dille bakabildiği için büyük başarılar elde ediyor. Venedik'teki jüri dünyanın dört bir yanından gelen isimlerdi. Böyle bir mozaiğin içinden ödül çıkabilmesinin tek koşulu; dilinizin çok güçlü ve hikayenin insana dair olması. Filmde yer, mekan ve zaman belirtilmiyor. Bu sebepler, Asya Pasific'te de Jüri Büyük Özel Ödülü'nü almasını sağladı.
Venedik'e daha önce gitmiştim ama festival için ilk kez gittim. Avustralya'ya gitmedim. Venedik'te jüri başkanı Alfonso Couron'dan "Çok önemli bir oyuncusun. Bir gün seninle çalışmak isterim" gibi sözler duymak beni çok mutlu etti. Orada değer gördüğünü hissediyorsun ve bu çok büyük gurur veriyor. Keşke filme Türkiye'de de değer verilse.
'ABLUKA' BENİ ETKİLEDİ
Senaryonun güçlü ve karakterin derinliğinin olması, Emin Alper'in politik bir meselenin dolaylı bir şekilde anlatması, başroldeki apolitik ağabey-kardeşin hikayesi üzerinden anlatması beni çok etkiledi. Senaryo beni çok heyecanlandırdı. Mevzuyu metaforlarla ele alış şekli benim bakışıma çok yakın. Ben de oyun yazan biri olarak bu dili kullanmaya çalışacağım.
Evet, ilk filmim. Konservatuvarda okurken çok fazla iş yapmıyordum. Zaten Mimar Sinan Üniversitesi Konservatuvar Bölümü'nde okurken, çalışmam yasaktı. Bence bir oyunculuk öğrencisinin okurken sinema filminde oynayabilmesi de lazım. Biket İlhan'ın yönettiği 'Mavi Gözlü Dev' ve 'Yarım Kalan Mucize'de küçük rollerim oldu. Başka teklifler de aldım ama ben nokta atışı yapabileceğim güzel bir film olsun istiyordum. 'Abluka' tamamen denk geldi.
KÖPEK İLE 'AHMET' BENZİYOR
Emin Alper, oyuncuya alan açan bir yönetmen. Kendisi de o dünyaya hakim olduğu için bizi yönlendirmesi kolay oldu. Keyifli bir çalışma süreci geçirdik.
'Ahmet' enteresan bir karakter. Abisiyle sevgisizlik üzerine kurulmuş bir dünyaları var. Aynı zamanda 'Ahmet', belediyenin köpek itlaf ekibinde çalışıyor ama bir tane köpeği öldüremiyor ve o köpekle yakın bir bağ kuruyor. 'Ahmet', köpeğe çok benziyor; o da içine kapanık ve duygusal.
Aslında sevimli bir köpekti ama çok fazla set tecrübesi yoktu. Sete girmeden önce köpekle zaman geçirdim, güzel bir diyalog kurduk ama sette atmosferden etkilendi sanırım. Çok eğitimli bir köpek olmadığı için zorlandık ama bunu avantaja çevirdik. Ben köpeğe göre tepki verdim. Bazı sahnelerde verdiğim tepkiler; en gerçek ve en doğal tepkiler oldu.
Tanınırlığım ve görünürlülüğüm arttı. Piyasada da bir farkındalık oldu. Çok önemli yönetmenlerden, çok güzel şeyler duydum. Ama hayatım aslında aynı şekilde devam ediyor. Tiyatromuz D22'de oyunlarımıza devam ediyoruz. Şimdi bir de dizi eklendi. 'Abluka'nın bana kapı açtığını söyleyebilirim.
DİZİMİZİ BERKUN OYA'NIN YAZMASI BENİ HEYECANLANDIRDI
Dizinin senaryosunu Türkiye'nin en iyi oyun yazarlarından biri olan Berkun Oya yazıyor. Ben onun tiyatrosunda iki yıl çalıştım, onun asistanlığını da yaptım. Dizinin senaristliğini Berkun Oya'nın yapması beni çok heyecanlandırdı.
'İsmail', 'Mustafa'nın hapiste tanıştığı bir adam. 'İsmail' hapishanede agresif, sinirli, ne yapacağı, sağı solu belli olmayan, biraz tekinsiz bir tip. Her gelene atarlanıyor ama 'Mustafa' ile iyi bir ilişki kuruyor. 'Mustafa'yı kullanabileceğini düşünüyor.
Hayır, yok. O da yalnız bir karakter. Genelde bana hep yalnız, terkedilmiş karakterler geliyor. Yalnız karakterleri oynamayı seviyorum. Çünkü çok fazla derinlik sağlıyor.
AKORDEON ÇALMAYI ÖĞRENİYORUM
Evet, geçen yıldan devam eden 'Bent' ve 'Yirmibeş' oyunları devam ediyor. 12 Aralık'ta da benim yazdığım 'Kuş Öpücüğü' adlı yeni bir oyunun prömiyerini yapacağız. 'Kuş Öpücüğü' bir anne ve oğul hikayesini anlatıyor. Gecekondu mahallesinde geçiyor, kalbi delik bir çocuğun yıllar sonra buluştuğu annesiyle yaşadığı çatışmayı anlatıyor. Hayatta kalması için para bulma mücadelesi yaşıyorlar. O çocuğu ben oynuyorum. Rol için akordeon çalmayı öğreniyorum. Anneyi Güneş Erat oynuyor. Can Kulan ve Emir Çubukçu da oyunu yönetiyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.