Kitap yazmaya çok geç başladım, pişmanım
10 yaşından beri polisiye roman okurum. O yüzden polisiye romanı yazıyorum. Belli klişeleşmiş polisiye roman formülleri vardır. Cinayet olur 'Katil kim?' diye merak edersin. Okuyucu, sürekli katili tahmin etmeye çalışır. İyi bir polisiye okuru katilin aslında hiç beklenmedik birinin olacağını bilir. Yani kör gözün parmağına gösterilen adam katil değildir. Bu formül, benim için çok sıradan. İlk üç kitabım böyleydi. Dördüncü kitabımda bu formülü denemek istedim.
'HALK DİLİNİ TERCİH EDİYORUM'
Okuyucu katilin kim olduğunu öğrendikten sonra kendisini ana hikayeye daha çok veriyor. Katil kim sorusuna harcayacağı enerjiyi, o katili o noktaya getiren şeyleri sorgulamaya harcıyor. Dolayısıyla okura o kadar çok soru sorduruyorsun ki. Gerçek hayatta da katil genelde yakınlardan biridir. Üçüncü sayfa haberlerine bakın. Bunun sosyal sınıf farkı yok. Bizi en yakınlarımız üzer.
Evet, ben günlük hayatta herkesin okuyup anlayabileceği şekilde yazdım. Sonuçta ben dedektif ya da kriminal kompetanı değilim. Halk dilini tercih ediyorum. Farkı basit şekilde yaratmayı seviyorum. O yüzden kendime ait bir kurgu tekniği geliştirmeye çalışıyorum.
Araştırırken değil de, yazarken çok kalbim sıkışıyor. Çok geriliyorum. Çünkü yazarken ne oluyorsa anlamıyorum, önümde bir perde açılıyor ve o perdede gördüklerimi yazıyorum. Yani psişik şeylerden bahsetmiyorum.
Evet, ben kitap yazmaya çok geç başladım. İlk kitabımı yazdığımda 55 yaşındaydım. Bugün 59 yaşındayım. Beşinci kitabım çıktı. Çok pişmanım, Keşke 20'li yaşlarımda yazmaya başlasaydım. Kitap yazmak çok lüks bir şey. Halin vaktin yerinde olacak, başka yerlerden gelirin olacak ondan sonra kitap yazacaksın. Kitabın yazara geri dönüşü zor.
HAYAT BENİ NORVEÇ'E GÖTÜRDÜ
Bunu yapan çok insan var. Çok üzülmüş, çok kırılmıştım. Bunu ben de yıllar sonra kendime dürüstçe sorduğumda, o dönemde intihar edip ölmedim diye düşündüm. Norveç'e gittim. Hayat oraya götürdü. Bana masal ülkesi gibi geldi.
12 yıl çok kaldım hakikaten. Beş yılda geri dönmeliydim. Orada üniversiteye gittim, kafe açtım, tiyatroda oynadım. Öyle yaşandı, bitti. Anımı o kadar yoğun yaşadım ki, geçmişi resmen yok ettim. Arada gittiğimde sanırsın ben orada yaşamamışım. Başkası yaşamış sanki. Anımı yaşamayı seviyorum.
20 KİTAP ÇIKARMAK İSTERİM
15 ay düşündüm, bir ayda yazdım. Tamamen bir kitaba konsantre olsam, bir seneden az sürede çıkar.
Bundan sonra kitap yazmaya daha fazla ağırlık vereceğim. Türkiye'nin Agatha Christie'si değil, dünyanın Ayşe Erbulak'ı olarak anılmayı çok isterim. Kitaplarımın başka dile çevrilmesini arzu ediyorum. Beni sokakta yazar olarak tanıdıkları vakit çok hoşuma gidiyor. Ölmeden arkamda en az 20 kitap bırakmak isterim. Bakalım olacak mı?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.